Kitabın
arkasını çevirdiğinizde gördüğünüz ilk ve tek cümle;“Aşk bir uçurum kenarında
gözü bağlı yürümektir" .
Cümleyi
okur okumaz aşk ne kadar derine inebilir ki diye düşünmeye başladım ve kafamda
konu için bir aşk hiyasinin ağdalı anlatımı diye düşündüm. Tamamen yanılmışım,
ne yalan söyleyeyim bu kadar iyisini beklemiyodum. Livane'linin kalemini
seviyorum, Serenad'da oldukça güzeldi ama bu kitabın özellikle sonuna doğru
heyecanlanması elinizden bırakamamanıza sebep oluyor.
Aslında
anlatılan bir aşk hikayesinden çok "karasevda". İnsan duyguları
içerisinde en tehlikeli ve güçlü olanı. Sevginin, aşkın, tutkunun ötesinde bir
boyut. Onsuz olamama, hiçbir koşulda vazgeçmeme, onsuz nefes alamama hali,
kısaca bir insanın öteki insan için kendini körü kürüne mahfetmesi, tamamen
kendinden vazgeçmesi ve idefiks yaptığı seyin arkasından gözü kapalı koşması
durumu. Hele bir de karşılıklı değil ise intahar ve cinayete kadar sürüklenme
hali.
Evet
aşk belki bu dünyada en güzel, en heyecanlı, en kıpır kıpır ve bazen de en can
acıtan duygu ama karasevda başka bir boyut. Ne demek istediğimi Zülfü
Livaneli’nin yorumu ile kitabı okuyunca çok daha iyi anlayacaksınız.
Roman
Karadeniz’in ufak bir köyünde yaşanan cinayet hikayesi ile başlıyor. Ana
kahraman kalabalıktan elini eteğini çekmiş, duygularından tamamen arınmış,
kendi halinde sakin yaşamayı seçen ama bir okadar da garip davranış ve
alışkanlıkları olan bir inşaat mühendisi. Kendince oldukça hedonist bir yaşam
sürüyor. Kahramanımızın hikayesi, köyde yaşanan cinayet sonucu hikayeyi
araştırmak için köye gelen gazeteci kızla tanışması ile başlıyor, hem kendi hem
de kardeşinin hikayesini okuyucuya aktarması ile devam ediyor.
Roman
baş karakteri dolayısı ile şizofreniyi bizlere çok olağandışı bir halde
anlatıyor. Duygulardan uzak, herşeyi unutarak yaşayan bir insan ama kendi
gençliği ve kardeşinin hikayesi an be an aklında. Yaşadıklarından dolayı
dokunamama hastalığına kapılmış ve mühendislik yaratıcılığı ile kendisine
sarılma makinası yaratmış. Roman özellikle son sayfalara doğru daha da heyecan
kazanıyor. Duygularını yitiren bu kişi dudaklaına değen yumuşak bir öpücükle
sanki hayata geri dönüyor ve asıl gerçekler o andan sonra gün ışığına
çıkıyor.
İyisimi
siz okuyun bakalım benim gibi heyecan duyacak mısınız.
Ben de kitabı çok beğendim ve severek yorumladım. http://www.kitapsohbetcisi.com/2013/12/livanelinin-matruskas-kardesimin.html
YanıtlaSil