Etiketler

29 Kasım 2012 Perşembe

Grinin Elli Tonu



Tutku?
İhtiras?
Şehvet?
Hakimiyet? / Teslimiyet?
Anlaşma...
Bonkör bir sevgili
Karanlık sırlar
Fantazi dünyasında yeni keşifler
Tecrübeli dokunuşlar
Karşı koyamama...

Sürükleyici, merakla sonunu beklediğiniz, bir nefeste okunası bir kitap.
Asıl soru böyle bir ilişki ve anlaşma karşısında sizin ne yapacağınız? Kitap bittikten sonra bu soruyu kendisine sormayan yoktur diye düşünüyorum. Benim cevabımı merak ediyorsanız dürüst olmak gerekirse  hayır demek olanaksız gibi...
Son zamanlarda okuduğum en etkileyici kitaplardan. Karanlığın Elli Tonu ve Özgürlüğün Elli Tonu’nunu satın almak için iyi bir nedenim var sanırım.


27 Kasım 2012 Salı

Houston, Teksas


10 günlük bayram tatilinde sonunda şeytanın bacağını kırarak 12 yıldır Amerika’da yaşayan bana kardeş kadar yakın 28 senelik arkadaşımın yanına gitmeyi başardım.  Bileti aldım dediğimde duyduğum sevinç çığlığından sonra ikimizde son 2 gecemizi heyecandan uykusuz geçirdik. Her ne kadar yazları ailecek Istanbul’a geliyor olsalarda sınırlı gün görüşebiliyor olmak eski günlerin tadını bir türlü vermiyordu bize.  Istanbul’daki evimden çıkıp Houstan’a varmak tüm havaalanı bekleyişleri, uçak aktarmaları dahil yaklaşık 24 saat sürsede herşeye değdi diyebilirim.
Amerika’da lokal yaşayan bir arkadaşınız varsa hiçbir araştırma yapma gereği duymadan uçağa atlayıp gitmek farklı bir duygu. Biliyosunuz ki  gözünüz kapalı en iyi yerleri geziyor olucaksınız. Aynen de öyle oldu, şehrin altını üstüne getirdik beraberce. Hatta Houston’la da yetinmeyip bir gece San Antonio’da bile kaldık. Oraya da mutlaka değineceğim ama öncelikle Houston’da neler yapılır size onlardan bahsetmek istiyorum.
Şehir gerçekten büyük, yollar kocaman, insanlar boyundan büyük dev kamyonet tarzı araçlar kullanıyorlar. Normal bir arabanın içine bindiğinizde kendinizi gerçekten ufak hissediyorsunuz.
Houston nüfus bakımından ABD’nin 4. büyük şehri ve dünyanın enerji başkenti olarak kabul edilmekteymiş. Yaşam New York, Chicago, Los Angles gibi Amerika’nın diğer büyük  şehirlerine göre daha hesaplı. En başta petrol şehri olduğı için benzin ucuz.  İşsiz insan bulmak neredeyse zor,  iyi kötü herkesin bir işi var. Toplumsal açıdan oldukça kozmopolit bir ortam var. Her ırktan insana rastlamak mümkün, ağırlıkla Meksikalılar var tabii. Hatrı sayılacak kadar çok Türk’ün yaşadığınıda söylemeden geçemeyeceğim.
Popüler merkezleri  Bellaire, Riveraoks, Sugarland. Bunlar daha çok müstakil evlerin bulunduğu bölgeler. En pahalı ve şaşalı evler Riveroaks’da, hakikaten malikane gibiler.
 Alışveriş:
Alışveriş için mall’leri tek tek yazmaya hiç gerek yok, nereye baksanız heryer alışveriş merkezi. Sadece size önerim ilk gittiğiniz birkaç gün araştırma yapın, fiyatlar aynı ürün için farklı yerlerde değişiklik gösterebiliyor.
Yiyecek & İçecek:
Salento – Rice Village’de.  Sabah kahvaltısı ya da kahve içmek için uygun bir mekan. Önerilerim Argentanian style Embapanaddas with spaniach and ricotto. Corn flovor breakfast tacos with ham & eggs ve tabii yanında da café latte.
Sweet Paris – Rice Village’de. Günün her saati yenebilen meyveli kreplerini es geçmeyin derim. Tercihi zevkinize göre size bırakıyorum.
Lupe Tortilla: Tex mex. Dekorasyonu ve ortamı çok sıcak, gerçek bir meksika restaurantından farksız. Mutlaka margarita içmelisiniz. İçmeye doyamayacaksınız.
Cheesecake Factory: Es geçmemJ özelliklede oreo’lu olanı.  Kilo almak gibi bir derdi olmasa insanın herhalde hergün yenilebilir. Buarada buranın yemekleride oldukça lezzetli ve bol seçenekli.
Sweet Water Country Club: Sugarland’de bulunan sosyal golf klübü. Akşam yemekleri Istanbul’daki klüp mantığından farksız, yemyeşil bir ortam ve güzel bir ışıklandırma ile şehirde su görmek isterseniz buraya uğrayabilirsiniz. Tabii öncelikle üye olan bir tanıdığınız olmalı.
Chipotle: Borrito’su ile mehur. Bir öğlen denenebilir. Sevdiğiniz malzemelerle hazırlattığınız borrito’nuzu yedikten sonra akşama kadar acıkmayacağınız garanti.
Ra, Miyako ya da Grand Lux sushi sevenler için farklı adesler olabilir.
Malbec Tango: Arjantin mutfağı. Ete doyacaksınız.
Gece Hayatı:
Gece birkaç bara gittik ama en sevdiğim yer Tasting Room oldu. Bebek Lucca tarzı, dışarısı daha geniş, herkesin kendi aleminde ve masasında sohbet halinde olduğu bir bar. Şarap ve içki menüsü oldukça geniş. Gitmeden kafamda canlandırdığım gibi kovboy botları ve kovboy şapkaları ile takılabileceğiniz yerler sıklıkta değil.





San Antonio, Teksas

Teksas’a kadar gitmişken arkadaşımın bana yaptığı sürpriz sayesinde San Antonio’yu da görme şansını elde ettim. Houstan’dan arabayla yaklaşık 3 saatte ulaşabiliyorsunuz. Arabanızda navigasyonuz var ise yolu bulmamanız neredeyse imkansız. Istanbul’dan okadar yol katedip Teksas’a gitti iseniz San Antonio görülmeye değer. Şehre ilk girişinizde ana caddeler, ara sokaklar, otel ve iş merkezinden başka birşey göremiyorsunuz, nerde bu sosyal hayatın aktığı restaurant ve barlar dediğinizde sadece arabanızı park edip bulduğunuz ilk merdivenden aşağıya inmeniz yeterli. İşte asıl güzellik orada başlıyor. Yanyana restaurant’lar, upuzun bir nehir kenarında yerlerini almışlar. Özellile turistlere düzenlenen tekne turları var. Nehir boyu bir baştan bir sona gezebiliyorsunuz. Venedik’in Amerika versiyonu gibi canlandırın gözünüzde.
Hotel Valencia ve Merger buranın en popüler otellerinden. Tam nehrin kenarındaki Hilton otelde farklı bir seçenek olabilir, akşam ışıklandırma ile kırmızıya boyanıyor adeta. Mutalaka bir gece kalarak nehir kenarındaki restaurant’ların tadını çıkarın.  Birkaç restaurant önerisi
-          Zuni (Meksika Mutfağı -Tex Mex),
-          La Paloma (Et ağarlıklı) taş dekorasyonu çok güzel ve canlı müzik var.
-          The Fig Tree
-          Little Rhein steak house 
San Antonio’da bulunan “Alamo”da tarihle ilgili iseniz ziyaret edilebilir. Zaten heryer birbirine yürüme mesafesinde.  Buarada unutmadan San Antonio’dan Houstan’a geri dönerken Amerika’nın en büyük ikinci outleti yolunuzun üzerinde. Tam yol istikamet San Marcos. Alışverişin tadını çıkarın.
Houston'a gitmek için benim sebebim herzaman hazır, sizde fırsat yakalarsanız yazdıklarım kısa bir yol haritası olabilir...

16 Kasım 2012 Cuma

Istanbul'a Yakın Kaçamak Noktası: AĞVA

Geçtiğimiz haftasonu Istanbul’dan Bağdat Caddesi, Nişantaşı, alışveris merkezi, sinema ve kafe konseptlerinden arınma bahanesiyle resmen kaçtık. İykide kaçmışız hava ilk gün yağmurlu dahi olsa kendimizi oyalayacak birşeyler bulduk. Kaldığımız otel işletme olarak ufak biryer olsa da odamız yüksek tavanlı dağdaki şale benzeri konsept bir odaydı. Odanın tam yanına Şile Fenerinin replikasını  yapmışlar. Meraklıysanız tepesine kadar tırmanma imkanınız var. Tüm Ağva ve Göksü nehri ayaklarınızın altında. Gece ise tüm merdiven basamaklarını ufak tealight mumlarla aydınlatıyorlar ama yine de aklınız varsa gündüz tırmanın ne olur ne olmaz:) Cuma ve Cumartesi akşamları canlı müzik var, şömine karşısında meze, ana yemek ve tatlınız ücrete dahil. Özellikle sabah kahvaltılarını çok sevdik, yumurtalı ekmekten tutunda gözlemeye kadar ne ararsanız vardı. Oteldeki en matrak şey ise çalışanların bile mesaiye sabah 9'dan önce başlamaması ne de olsa kimse erken kalkmaz mantığı ile oldukça rahat bir tavır içerisindeler. Bizim gibi erken kalkmayı sevenlerdenseniz yürüyüş yapmak için çokça vaktiniz olucak, ona göre en azından spor ayakkabınızı yanınıza alabilirsiniz.
Wine Port Lodge'den bazı görseller:
 

Cumartesi gündüz ise okadar kahvaltının üzerine benim sucuk krizim tutunca hadi dedim söyle şömineli tahtadan salaş bir restaurant bulalım ve öğleden sonra tavla, sucuk, şömine ve bol sohbet vakit geçirelim.  Yaklaşık 4-5 butik otele girip çıktıktan sonra sonunda birisi içimize sindi. Bu güzel yerin adı ise "Acqua Verde". Gerçekten bahçeden girerken bile anlıyorsunuz zevkli bir işletme sahibinin eseri olduğunu. Restaurantı, odaları, bahçesi hepsi çok keyifli. Birdahaki gidişimize burada kalmayı planlıyoruz.

Acqua Verde'den bazı görseller:
 

Ağva’da kışın yemek içmek dışında başka ne yapılır der iseniz  yağmur yağmadığı sürece nehir turuna katılıp Göksu nehrini  baştan sona gezerek bu ufak sahil beldesini keşfedebilirsiniz ya da spor olsun derseniz deniz bisikleti ile gezme şasınız da var. Konakladığınız oteller genellikle ücretsiz olarak veriyorlar deniz bisikletini. Ağva merkeze inip deniz kenarında hava soğuk da olsa yürüyüş yapma imkanıda herzaman mevcut.
Buarada güzel bir ayrıntı bahsettiğim iki otelde de sömineli, jakuzili odalar mevcut ama gitmeye karar vermeden 2 hafta önce aramak gerekiyormuş. Bu ufak kaçamak tatil bizim son dakikada aklımıza estiği için bu odaların ayrıntılarından bahsedemiyorum. Hadi takın sevgilinizi, eşinizi ya da en yakın arkadaşınızı kolunuza, uzaklaşın Istanbul’dan 2 günlüğüne bile olsa .
Unutmadan Istanbul’dan Ağvaya giderken iki farklı yol var. Anadolu yakasından giderken Şile sapağından saptıktan sonra dümdüz ilerleyin.  Yaklaşık 40 dk düzgün asfalt bir yol gittikten sonra Ağva Sahil ve Ağva yolu ayrımına geleceksiniz. Biran önce varmak istiyorsanız Sahil yolunu tercih edin ama şöyle ormanın ve manzaranın keyfine varalım derseniz de bol virajlı orman yolunda kolaylıklar dilerim.  Istanbul Ağva arası 97 km.
Otel linkleri:
http://www.acquaverde.com.tr
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...