Frank Sinatra'nın da dediği gibi uyumayan bir şehirde güne uyanmak, onun parçası olmak ve hayatı dolu dolu yaşamak istiyorum diyorsanız bu yazıyı okuyun. New York
gerçekten farklı bir deneyim. İlk NYC seyehatimi 2008 yılında yapmıştım, 10 gün
kaldığım için aman tamam ben doyasıya gezdim artık bir daha gelmem derken bu
yıl Batı Amerika seyehatimizin son durağı olarak kendimi tam da Manhattan’ın
ortasında buldum ve inanın hiç tahmin etmesemde garip bir şekilde şehri özlemiş
olarak. Birçok yabancı filmde de görebileceğiniz üzere en popüler bölge Manhattan. Şehir aynı zamanda Büyük Elma “Big Apple”
olarak da adlandırılıyor.
NYC oldukça büyük
bir metropolitan şehri, her gittiğinizde farklı bir şeyle karşılaşmanız mümkün,
değişmeyen tek şey gökdelenler. Sürekli yeni restaurant, klüp ve bar açıldığı
için şehir kendini asla tekrarlamıyor. İnsanlar birçok büyük şehirde olduğu gibi
hep koşturma ve bir yerlere yetişme telaşı içindeler. Öyle kozmopolit bir
şehir ki her ırktan, renkten insana ratlamanız mümkün. Bu çeşitlilik benim
herzaman oldukça hoşuma gidiyor. Sokakta, yolda, barda, restaurant’da
rastladığınız herkesle sohbet edip farklı hikayeler dinleyebiliyorsunuz.
Şehir içi ulaşım
olarak ağarlıkla metro kullanılıyor, trafiğin pek aktığı söylenemez. Gerçek bir
New Yorker gibi şehrin tadını çıkarmak istiyorsanız otelinizi Manhattan
civarında seçmenizi öneririm. Daha önce gittiğimde Times Square’e yakın olan
Marriott’da konaklamıştım, böylece heryere ulaşımım oldukça kolay olmuştu. Hava alanından
otele ulaşım 3 farklı şekilde olabiliyor; özel trasfer ayarlayabilirsiniz,
55-70$ arasında bir rakam ödeyerek taksi kullanabilirsiniz ya da Air Train’e
binip metro’ya aktarma yaparak varacağınız durağa en yakın çıkıştan
çıkabilirsiniz. http://www.panynj.gov/airports/jfk-airtrain.html Elinizde bavullar var ise bu yöntem çok da kolay
olmayabilir.
NewYork’ta lokal
arkadaşlarınız yok ise en çok zorlanacağınız şey nerede yemek yiyeceğinize
karar vermek olabilir. Sabah kahvaltısı için cadde boyunca oldukça çok seçenek
var. Hiç bulamadım derseniz her köşe
başında Startbucks ya da Pret a Manger şubesine rastlayacaksınız. Bizim
bakkalların biraz hallicelerinden de sandviç, meyve ve salata satın
alabilirsiniz. Şehirde çoğunluk musluk suyu içtiği için en pahalı şeylerden
biri bizim alışkın olduğumuz gazsız su. Restraurant kısmına geri dönersek en
iyisi trip advisor’a ya da zagat’ın gideceğiniz yıl içinde önerdiği top
mekanlar listesine göz atmak olacaktır. Hiç araştıramadan giderseniz
meatpacking hem yemek hem de bar anlamında ilk gideceğiniz bölgelerden biri
olmalı.
Biz bu son gidişimizde
farklı çok güzel restaurantlara’a giitik, sizinle de paylaşmak isterim.
1 - Charlie
Bird http://charliebirdnyc.com/ Sunum ve lezzetler oldukça başarılı, şuan NY’un en
popüler restaurantları arasında. (deniz ürünleri ağırlıklı)
2 - Blue
Ribbon Sushi Bar & Grill http://www.blueribbonrestaurants.com/ Özellikle
kalabalık grup halinde gitmek çok keyifli oluyor, upuzun masada herkes kendi
zevkine göre sipariş veriyor, böylece tadım menüsü tarzı herşeyden yemiş
oluyorsunuz. Seçtiğimiz herşeyden oldukça memnun kaldık.
3 - Red
Lobster http://www.redlobster.com/ ben ıstakoz delisi olduğum için her fırsatta
uğrayabileceğim biraz turistik de olsa oldukça yaratıcı menülere sahip bir
restaurant zinciri. Daha önce denemediyseniz menüsünü bir inceleyin, ne demek
istediğimi anlayacaksınız.
Turist olarak
gideceğiniz ilk seferinizde neler yapabilirisiniz, ilk seferiniz diyorum çünkü
bu şehir sizi mutlaka tekrar çağıracak.
- Tüm
şehri kolay ulaşılır ve detaylı bir şekilde dolaşmak isterseniz Grey Line
otobüs turuna katılabilirsiniz. Tercihen 48 saat boyunca kullanabilceğiniz all
loops tur’u satın alın. Böylece beğendiğiniz mevkide kafanıza göre inip, gönlünüzce vakit
geçirip yine herhangi bir duraktan geçen
diğer otobüse atlayarak tura kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.
- Empire
State binasının 86. Katında bulunan seyir terasına çıkarak şehri izlemek. Tam
gün batmadan önce giderseniz, güneş battıktan hemen sonra da şehrin capcanlı, ışıl ışıl halini görürsünüz.
- Rockefeller
Center turu (özellikle sonbahar ve kışın bol bol buz pateni yapanları izlemek
keyifli)
- Central
Park’da mutlaka ½ gününüzü geçirin. Hatta mümkünse uzun bir yürüyüşün ardından
yakın bir yerden alacağınız sandviç ve kahvenizle parkın içinde bulunan
göletlerin ve manzaranın keyfine dalın. Nede olsa siz de 2. günden bir New Yorker
haline dönüşeceğiniz ve sürekli ordan oraya koşturacağınız için iyi bir
dinlenme rotası olacaktır Central Park.
- Ellis adası ve Amerika'nın en bilindik Özgürlük
Heykelini görmeden gelmek olmaz. Oraya kadar gitmişken Brooklyn Köprüsünün de
mutlaka resmini çekin.
- Downtown
bölgesinde bulunan 12 Eylül’de yıkılan İkiz kuleler yerine inşa edilen kuleleri
de bir görün, ne olur ne olmaz. Bu bölgenin yeni adı Grand Zero, bölge aynı
zamanda Financial District olarak da geçiyor. Bu arada yıkılan bina habarelerinden
çıkan çelik malzemlerle bir gemi inşa edildi ve müzede sunuluyor.
- Brodway’deki
şovlardan birine bilet alarak, bu canlı performaslardan birini mutlaka
deneyimlemekte fayda var. “Jersey Boys” hala eskimeyen iyi bir seçim olabilir.
- Müzeleri
ilgi alanınıza göre mutlaka araştırarak gidin ve gezmek için vakit ayırın. Özellikle
Metropolitan ve Museum of Modern Art (MoMA)harika bir deneyim.
- Alışveriş:
New York’un tüm caddeleri alışveriş için ideal. Macy’s, Bloomingdale en meşhur
alışveriş merkezlerinden, aradığınız herşeyi buralarda bulabilirsiniz. Bu
merkezlere bakmadan ünlü markaları ucuza bulabileceğiniz fakat biraz emek
vererek, karıştırarak alışveriş yapmanızı gerektiren Marshalls, Ross ve TJ
Max’e bakmadan karar vermeyin derim. Alacak pek birşey bulamadım, herşey memleketimde var derseniz, iddia ederim ki orijinal Samsonite bavulları bir daha asla bu kadar ucuza bulamazsınız. Kendi
memleketimizde 1000 TL ve üstüne satılan Samsonite bavullara 100$ ödeyerek
sahip olabilirsiniz.
- New
Jersey bölgesinde bulunan Woodbury Common outletine uğramanız tavsiye. Buraya
ulaşım oldukça kolay. Manhattan’da bulunan ana otobüs terminaline giderek 2. kattaki
satış ofisinden biletinizi alın ve neredeyse saat başı kalkan otobüslerden biri
ile oraya ulaşın, yol yaklaşık 1 saat sürüyor. Araba kiralayıp gitmek dönüşte
eziyet olabilir, tam trafik saatine denk gelsenizde otobüs kestirme yolları kullandığı için daha hızlı merkeze ulaşabiliyorsunuz. Gidiş-dönüş otobüs tutarı kişi
başı 45$civarı idi yanılmıyorsam.
Kendimce bir top 10 yapmaya çalıştım sizlere. Birçok şeyi içerdiğinden emin
olabilirsiniz. New York bloklar arası bol bol yürüyerek keşfedeceğiniz bir
şehir. Tam tadına varmak için 4 günden az kalmayın derim. En keyifli zamanları
Mayıs, Ekim arası bence. Xmas ve yeni yıl zamanı şehir masalsı bir havaya
bürünsede kışları oldukça sert geçtiğinden, turist olarak ilk seferden adapte olmanız zor
olabilir. Benim bir NY seyehatim daha olacaksa o hakkımı mutlaka Xmas'da değerlendirmek istiyorum o ayrı:)
Boğazına düşkün biri olarak değinmeden geçmek istemem ki İstanbul’dan çok
daha uygun fiyata suşhi, ıstakoz ve et yemeniz mümkün, bu şansı değerlendirin.
Daima
canlı, hızlı ve hayat dolu bir New York deneyimi için hazır mısınız?