Etiketler

15 Aralık 2014 Pazartesi

New York


Frank Sinatra'nın da dediği gibi uyumayan bir şehirde güne uyanmak, onun parçası olmak ve hayatı dolu dolu yaşamak istiyorum diyorsanız bu yazıyı okuyun. New York gerçekten farklı bir deneyim. İlk NYC seyehatimi 2008 yılında yapmıştım, 10 gün kaldığım için aman tamam ben doyasıya gezdim artık bir daha gelmem derken bu yıl Batı Amerika seyehatimizin son durağı olarak kendimi tam da Manhattan’ın ortasında buldum ve inanın hiç tahmin etmesemde garip bir şekilde şehri özlemiş olarak. Birçok yabancı filmde de görebileceğiniz üzere en popüler bölge Manhattan.  Şehir aynı zamanda Büyük Elma “Big Apple” olarak da adlandırılıyor.

NYC oldukça büyük bir metropolitan şehri, her gittiğinizde farklı bir şeyle karşılaşmanız mümkün, değişmeyen tek şey gökdelenler. Sürekli yeni restaurant, klüp ve bar açıldığı için şehir kendini asla tekrarlamıyor. İnsanlar birçok büyük şehirde olduğu gibi hep koşturma ve bir yerlere yetişme telaşı içindeler. Öyle kozmopolit bir şehir ki her ırktan, renkten insana ratlamanız mümkün. Bu çeşitlilik benim herzaman oldukça hoşuma gidiyor. Sokakta, yolda, barda, restaurant’da rastladığınız herkesle sohbet edip farklı hikayeler dinleyebiliyorsunuz.  

Şehir içi ulaşım olarak ağarlıkla metro kullanılıyor, trafiğin pek aktığı söylenemez. Gerçek bir New Yorker gibi şehrin tadını çıkarmak istiyorsanız otelinizi Manhattan civarında seçmenizi öneririm. Daha önce gittiğimde Times Square’e yakın olan Marriott’da konaklamıştım, böylece heryere ulaşımım oldukça kolay olmuştu. Hava alanından otele ulaşım 3 farklı şekilde olabiliyor; özel trasfer ayarlayabilirsiniz, 55-70$ arasında bir rakam ödeyerek taksi kullanabilirsiniz ya da Air Train’e binip metro’ya aktarma yaparak varacağınız durağa en yakın çıkıştan çıkabilirsiniz. http://www.panynj.gov/airports/jfk-airtrain.html Elinizde bavullar var ise bu yöntem çok da kolay olmayabilir.

NewYork’ta lokal arkadaşlarınız yok ise en çok zorlanacağınız şey nerede yemek yiyeceğinize karar vermek olabilir. Sabah kahvaltısı için cadde boyunca oldukça çok seçenek var. Hiç bulamadım derseniz  her köşe başında Startbucks ya da Pret a Manger şubesine rastlayacaksınız. Bizim bakkalların biraz hallicelerinden de sandviç, meyve ve salata satın alabilirsiniz. Şehirde çoğunluk musluk suyu içtiği için en pahalı şeylerden biri bizim alışkın olduğumuz gazsız su. Restraurant kısmına geri dönersek en iyisi trip advisor’a ya da zagat’ın gideceğiniz yıl içinde önerdiği top mekanlar listesine göz atmak olacaktır. Hiç araştıramadan giderseniz meatpacking hem yemek hem de bar anlamında ilk gideceğiniz bölgelerden biri olmalı.

Biz bu son gidişimizde farklı çok güzel restaurantlara’a giitik, sizinle de paylaşmak isterim.
1    - Charlie Bird http://charliebirdnyc.com/ Sunum ve lezzetler oldukça başarılı, şuan NY’un en popüler restaurantları arasında. (deniz ürünleri ağırlıklı)
2    - Blue Ribbon Sushi Bar & Grill http://www.blueribbonrestaurants.com/ Özellikle kalabalık grup halinde gitmek çok keyifli oluyor, upuzun masada herkes kendi zevkine göre sipariş veriyor, böylece tadım menüsü tarzı herşeyden yemiş oluyorsunuz. Seçtiğimiz herşeyden oldukça memnun kaldık.

3   - Red Lobster http://www.redlobster.com/  ben ıstakoz delisi olduğum için her fırsatta uğrayabileceğim biraz turistik de olsa oldukça yaratıcı menülere sahip bir restaurant zinciri. Daha önce denemediyseniz menüsünü bir inceleyin, ne demek istediğimi anlayacaksınız.


Turist olarak gideceğiniz ilk seferinizde neler yapabilirisiniz, ilk seferiniz diyorum çünkü bu şehir sizi mutlaka tekrar çağıracak.
 - Tüm şehri kolay ulaşılır ve detaylı bir şekilde dolaşmak isterseniz Grey Line otobüs turuna katılabilirsiniz. Tercihen 48 saat boyunca kullanabilceğiniz all loops tur’u satın alın. Böylece beğendiğiniz mevkide kafanıza göre inip, gönlünüzce vakit geçirip yine herhangi bir duraktan  geçen diğer otobüse atlayarak tura kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.
Empire State binasının 86. Katında bulunan seyir terasına çıkarak şehri izlemek. Tam gün batmadan önce giderseniz, güneş battıktan hemen sonra da şehrin capcanlı, ışıl ışıl halini görürsünüz.
 - Rockefeller Center turu (özellikle sonbahar ve kışın bol bol buz pateni yapanları izlemek keyifli)
 - Central Park’da mutlaka  ½ gününüzü geçirin. Hatta mümkünse uzun bir yürüyüşün ardından yakın bir yerden alacağınız sandviç ve kahvenizle parkın içinde bulunan göletlerin ve manzaranın keyfine dalın. Nede olsa siz de 2. günden bir New Yorker haline dönüşeceğiniz ve sürekli ordan oraya koşturacağınız için iyi bir dinlenme rotası olacaktır Central Park.
 - Ellis adası ve Amerika'nın en bilindik Özgürlük Heykelini görmeden gelmek olmaz. Oraya kadar gitmişken Brooklyn Köprüsünün de mutlaka resmini çekin.
Downtown bölgesinde bulunan 12 Eylül’de yıkılan İkiz kuleler yerine inşa edilen kuleleri de bir görün, ne olur ne olmaz. Bu bölgenin yeni adı Grand Zero, bölge aynı zamanda Financial District olarak da geçiyor. Bu arada yıkılan bina habarelerinden çıkan çelik malzemlerle bir gemi inşa edildi ve müzede sunuluyor.
 - Brodway’deki şovlardan birine bilet alarak, bu canlı performaslardan birini mutlaka deneyimlemekte fayda var. “Jersey Boys” hala eskimeyen iyi bir seçim olabilir.
 - Müzeleri ilgi alanınıza göre mutlaka araştırarak gidin ve gezmek için vakit ayırın. Özellikle Metropolitan ve Museum of Modern Art (MoMA)harika bir deneyim.
Alışveriş: New York’un tüm caddeleri alışveriş için ideal. Macy’s, Bloomingdale en meşhur alışveriş merkezlerinden, aradığınız herşeyi buralarda bulabilirsiniz. Bu merkezlere bakmadan ünlü markaları ucuza bulabileceğiniz fakat biraz emek vererek, karıştırarak alışveriş yapmanızı gerektiren Marshalls, Ross ve TJ Max’e bakmadan karar vermeyin derim. Alacak pek birşey bulamadım, herşey memleketimde var derseniz, iddia ederim ki orijinal Samsonite bavulları bir daha asla bu kadar ucuza bulamazsınız. Kendi memleketimizde 1000 TL ve üstüne satılan Samsonite bavullara 100$ ödeyerek sahip olabilirsiniz. 
 - New Jersey bölgesinde bulunan Woodbury Common outletine uğramanız tavsiye. Buraya ulaşım oldukça kolay. Manhattan’da bulunan ana otobüs terminaline giderek 2. kattaki satış ofisinden biletinizi alın ve neredeyse saat başı kalkan otobüslerden biri ile oraya ulaşın, yol yaklaşık 1 saat sürüyor. Araba kiralayıp gitmek dönüşte eziyet olabilir, tam trafik saatine denk gelsenizde otobüs kestirme yolları kullandığı için daha hızlı merkeze ulaşabiliyorsunuz. Gidiş-dönüş otobüs tutarı kişi başı 45$civarı idi yanılmıyorsam.

Kendimce bir top 10 yapmaya çalıştım sizlere. Birçok şeyi içerdiğinden emin olabilirsiniz. New York bloklar arası bol bol yürüyerek keşfedeceğiniz bir şehir. Tam tadına varmak için 4 günden az kalmayın derim. En keyifli zamanları Mayıs, Ekim arası bence. Xmas ve yeni yıl zamanı şehir masalsı bir havaya bürünsede kışları oldukça sert geçtiğinden, turist olarak ilk seferden adapte olmanız zor olabilir. Benim bir NY seyehatim daha olacaksa o hakkımı mutlaka Xmas'da değerlendirmek istiyorum o ayrı:)

Boğazına düşkün biri olarak değinmeden geçmek istemem ki İstanbul’dan çok daha uygun fiyata suşhi, ıstakoz ve et yemeniz mümkün, bu şansı değerlendirin.

Daima canlı, hızlı ve hayat dolu bir New York deneyimi için hazır mısınız? 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...