Etiketler

25 Mart 2014 Salı

Time Out Yeme İçme Ödülleri 2013

Time Out Istanbul'un en iyilerini seçmiş. Listeye birlikte göz atmaya ne dersiniz?


En iyiler listesinde katılmadığım ya da benim en iyilerim diyeceğim birkaç yorum yapmak istedim.

En iyi şef: Kesinlikle Yeni Lokanta, 100% katılıyorum

En iyi bar: Duble Meze Bar.
Burayı deneme fırsatım da oldu, fakat menüsüne hayran kaldım diyemem. Farklı olmak adına birbiri ile uymayacak lezzetleri sunuyor olmaları bana biraz abartılı geldi. Örneğin pastırmaya sarılı karides benim ağız lezzetime pek de uygun gelmedi. Porsiyonlar da oldukça ufak, 4 kişi gittiğinizde mezeleri paylaşmakda zorlanıyorsunuz. Müzik ve manzaraya sözüm yok.

En iyi iş yemeği mekanı: Sunset
Bence iş yemeği dışında yıllardır kalitesinden ve hizmet anlayışından hiç ödün vermeden çalışan bir işletme olarak özel günleri kutlamak içinde birebir bir mekan. Manzara paha biçilemez. Güneş batmadan bir aperatif almak için dahi olsa uğramanızı öneririm.

En iyi Gurme Market: Namlı Gurme
Ben oyumu Nezih ve Asya Pazarından yana kullanıyorum. Namlı Gurme Market ve Şütte'ye oranla birçok ürün buralarda daha hesaplı

En iyi kahvaltı: Bebek Mangerie
Buna katılmakla birlikte Hisarda'ki Lokma'yıda unutmamak gerek diyorum

En iyi Balıkçı: Sur Balık
Avrupa yakasında sahilde balık yenilicek ise bana göre o balıkçının denizin üzerinde olması gerekir. Sur balık ya da Eftelya Balık için kötü diyemem ama ben sahşı olarak yüklü hesap ödeyeceğim bir balıkçı tercih edecek isem Bebek'teki Poseidon'a giderim. Yemeğin lezzeti yanında doya doya boğaz havasıda aldım demek için bir geçerli bir sebebim olur.

En iyi buluşma Mekanı: Lucca
Buraya rakip biryer cıkacak mı? inanın merak ediyorum

Kendimce nacizane yorumlarımı paylaşmak istedim. Time Out'un bu ödülleri sayesinde yeni yerler denemek isteyenler ya da listedekileri hala denememis olanlar için iyi bir fırsat yarattığını düşünüyorum.

Haftasonu program yapmadan önce bu listeye göz atmakta fayda var...

http://www.yemeicmeodulleri.com/

18 Mart 2014 Salı

Köfteci Yusuf


Bursa Orhangazi yolu üzerinde yıllardır eskimeyen lezzet. Bu sene en son araba ile Ayvalık'dan dönerken uğradık. Dışardan kocaman ve ticari görünsede içeri girdiğinizde lezzetli yemekleri yiyince benim gibi yanıldığınızı göreceksiniz.

Ben, dışarda ayy nasıl yoğuruyorlardır, içine ne koyarlar belli olmaz önyargısı ile genelde köfte yemem burada da yememek için başta inat etmedim değil ama eşim öyle bir keyifle yediki ucundan bir tadına bakmadan sofradan kalkmak istemedim iyki de öyle yapmışım.

Yolda verdiğimiz bu mola bize pahalıya patladı:), neden mi; köftenin lezzetli tadı hala damağımda olduğu için kasap kısmına girince aaa buzluğa atarız diyerek köfte, et, sucuk kaptırdım kendimi. Köfte ve sucukların %80'i dana, koyun eti sevmeyen benim gibiler için birebir. Bu arada İtimat markalı tava yoğurdu da almaya değer. Ee tatlısız olmaz diyenler için kaymaklı ekmek kadayıfı gerçekten on numara. Tüm bunları İstanbul'daki herhangi bir kasap ve marketten almaya kalksanız arabalı vapura gidene kadar tüm parayı bırakırdınız, ama Köfteci Yusuf 'da bu geçerli değil. Artık bol bol İstanbul Ayvalık arası seyehat eden eşimin elinde dönüş yolu için uzun bir liste var. Bir mola verelim dediğimiz Köfteci Yusuf uğrak mekanımız oldu. Restaurant'daki ekmeği beğenirseniz de İstanbul gidiş yönünde 200 m ilerdeki fırından alıyor, esmer olanı tavsiye.
Yolunuz düşer ise uğramadan geçmeyin.
Şubeler hakkında detaylı bilgi için ekteki linki inceleyebilirsiniz.

www.kofteciyusuf.com.tr













11 Mart 2014 Salı

İsmail Ağa Kahvesi

Sonunda Mart gibi Mart yaşamaya başladık, geçen hafta neredeyse 20 derecenin üzerine çıkan hava durumu hepimizi T-shirt deri mont havasına sokmuşti ki bu haftasonundan itibaren ters köşe yaptı. Nerdeyse yağmur duasına çıkarak toplu dua seanları yapacakken Allah acıdı halimize. Zaten yeterince zor günler ve deli karmaşalar yaşayan güzel ülkemizde neye dua edeceğimizi şasırdığımız bu günlerde biz kılımızı kıpırdatmadan yağan yağmur yaramıza tuz bastı.


Neredeyse yağmuru ve kışı seviyorum diyeceğim ama hernekadar kış çocuğu olsamda asıl bahar geldi dedin mi içim kıpır kıpır oluyor, kendimi nerelere atsam bilemiyorum. 
Mart böyle yağmurla geçeceğine göre Nisan ayında güneşin göz kıprığı ilk anda yapacağım şey Kanlıca vapur iskelesinin hemen yanında bulunan İsmail Ağa Kahvesi'ne kendimi atmak olacak.
Tepemde parıldayan güneş, boğazın o ışıltısı, endamı ve hafif serin bir rüzgar. Ohh be diyeceğim geliyor yaz, çaylar benden bir de yanına çirf kaşarlı tost, değmeyin keyfime.

Uzatmışım ayaklarımı boğaza doğru,tertemiz havayı içime çekiyorum, önümde  balıkçı tekneleri bir selam ediyorum, sıcacık tavşan kanı çayım bardağımda var mı benden keyiflisi.

Bahara en kocamanından merhaba. Hayali bile güzel değil mi?

En azından yarım gününüzü burada geçirmek gibi bir planınız var ise artık bir efsane haline gelmiş Kanlıca yoğurdunu da yemeden ayrılmayın İsmail Ağa Kahvesinden. Arada kaçamak yapmak iyidir, bünyeye iyi gelir. Simidinizi ya da tostunuzu yerken dost martıları da unutmayın.

Çaylar benden dedim, gelen varsa önümüzdeki ay beklerim.

 



3 Mart 2014 Pazartesi

Yeni Lokanta



Beyoğlu Kumbaracı yokuşunda açılan Yeni Lokanta'ya denemeye değer mi bir bakalim diye gittik ve ziyadesi ile değer bulduk. Ne zamandır bu kadar lezziz yemek yememiştim, kendi yaptıklarım hariç:)
İlk firsatta arayıp rezervasyon yaptırın derim. Haftasonları için yer bulmak pek mümkün değil, baştan söyleyeyim. Burada ne mi var ya da nesi değişik derseniz aslında mekan dekorasyon açısından süper yaratıcı değil, hatta akustik olarak da biraz sesli fakat bir o kadar rahat döşenmiş. Giyim olarak öyle çok şaşalı gitmenizi gerektirmiyor ama smart casual olmakta da fayda var. Anadolu'dan gelen ot, baharat, et ve süt ürünleri ile neler yaratılır burada tatma şansınız olacak. Uzun zamandır Changa'nın şefliğini yapan Civan Er sonunda kendi mekanını açmaya karar vermiş iykide öyle yapmış.Türkiyenin dört bir yanından getirttiği malzemelerle farklı tatlar yaratmış, bizde afiyetle yedik. Amma övdün ne yedin bu kadar değişik derseniz saymaya başlayayım yavaş yavaş.

Aslında malzemelerin çoğu tanıdık fakat farklı kullanımları ile adeta birbiri ile dans ediyorlar. Mesela kuru patlıcanla doldurulmuş ve Antakya'nın tuzlu yoğurdu ile beyaza bürünmüş mantı, asma yaprağında paçanga böreği, nar ve zahterli humus, ılık barbunya püresi yatağında cevizli antep et sucuğu, ızgara ahtapot ve közlenmiş patlıcanlı semizotu, fırında patates salatası eşliğinde hellimli köfte ve vişneli kısır.

6 kişi gittiğimiz için neredeyse tüm mezeleri deneme şansımız oldu. Hatta ana yemeğe geçmeden beğendiklerimizden birkaç posta daha söyledik, tahmin edersiniz ki posiyonları ufak. Ana yemeğe gelecek olursak hepimiz dana kaburga seçtiğimiz için diğerlerini deneme fırsatımız olmadı ama levrek ve ahtapot'u da mutlak deneme listeme aldım. Ana yemek porsiyonları mezelere oranla oldukça doyurucu biz çift olarak paylaştık ve yeterli geldi.

Uzun uzun yazdım yediklerimizi, o yüzden başta gelen ekşi mayadan yapılmış ekmekler ve isli tereğının sizi kandırmasına izin vermeyin ve bir anlık zafiyet ile sakın doyurmayın kedinizi. İnsan kaptırıp sepetteki tüm ekmekleri yemek istesede nesfinize hakim olmanızı öneririm. Bu kadar yedikten sonra genelde tatlı yemeyi tercih etmesemde muhallebili kadayıf kızartması mutlaka denenmeli diyorum.

Yerken okadar keyif aldım ki garsondan ayak üstü iki tarif bile aldım.
Muhallebili kadayıf kızartması
Koyu kıvamlı sakızlı muhallebi yapılıp buzluğa konulur, donunca küp küp kesilip  yumarta ve kadayıfa bulanarak kızartılır ve yanında isli dondurma ile servis edilir.
Ayvalı kereviz
Aman ne var bunda demeyin çünkü kereviz öyle bizim bildiğimiz zeytinyağlı kereviz değil. Kerevizi ve ayvaları yuvarlak bir halde keserek yağlı kağıt yerleştirdiğiniz fırın tepsisine diziyorsunuz ve yumuşayınca çıkarıp üzerine limon sos döküyorsunuz. Ertesi akşam ilk fırsat denedim limonlu sosa biraz portakalda sıkıp üzerine döktüm ve harika oldu. Muhallebiye de sıra gelecek, dediğim gibi tarif ayak üstü olduğundan anladığım kadarıyla biraz da yaratıcılığımı kullanarak yapacağım artık.

Fiyalara gelirsek ne yediğinize göre değişir tabi ama ana yemekler 45 TL'den başlıyor. Mezeleri tek tek seçerseniz 20 TL, üçlü gruplar halinde seçerseniz de 42, 49 TL arası değişiyor. Sadece Türk şarabı servis ediyorlar fiyatları bu tarz lokantalara göre makul. Corvus, Kayra, Suvla, Buzbağ markalardan birkaçı. Biz tercihimizi Kırmızı Selendi'den yana kullandık. 

Müşteri profili Türklerden çok yabancılardan oluşuyordu diyebilirim, oldukça gurur verici. En kısa zamanda yeniden gidip kendimizi bu lezzet şenliğine kaptırmak istiyorum. 

Neredeyse unutuyordum, kokteyl listeside oldukça yaratıcı. Saki diye birşey denedik, votka, rakı, lime, nane ve birazda esmer şeker vardı yanılmıyorsam, tanıda bakın derim.

Mekan pazarları kapalı ve şuan talep oldukça fazla olduğundan önceden rezervasyon yaptırmanızı öneririm. Öyle kapıdan geçerken yer bulunası değil. 

Şimdiden afiyet olsun. 

www.lokantayeni.com
Kumbaracı Yokuşu No:66. Beyoğlu / İstanbul 
+90 212 2922550
Asma yaprağına sarılı paçanga böreği

Muhallebili kadayıf kızartması

Ayvalı Kereviz

Vişneli Kısır

Nar ve Zahterli Humus

Kuru Patlıcanla Doldurulmuş Mantı


Saki Kokteyl

Barbunya püresi yatağında cevizli antep sucuk

Dana Kaburga

 








Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...