Hayatımda ilk otobüs ile yurt dışına çıkma şansı 2012’yi 2013’e
bağlayan senede nasip oldu. Yılbaşından önce ani bir karar ile İstanbul’da
durup da ne yapacağız diyerek Megalo Tur’un Selanik, Atina, Kavala turuna
katıldık. İyi ki de katılmışız, yorucu ama çok güzel zaman geçirdik. Gelin size
tüm detayları ile seyahatimizi anlatayım.
28 Aralık akşamı saat 20:00de Kadıköy Evlendirme dairesinin
önünden tur otobüsümüze bindik. Beşiktaş ve Bakırköy’den diğer yolcuları da
aldıktan sonra ver elini Selanik. Sabah erken saatlerde şehre vardık. Geceyi
tam anlamıyla uyuyarak geçirdik dersem yalan söylemiş olurum. Sınır kapısından
geçerken Türkiye tarafında inip pasaportunuza çıkış damgası bastırmanız
gerekiyor. İşin enteresan tarafı Türkiye tarafındaki işlemler Yunanistan
tarafına göre daha uzun sürüyor. Kışın böyle bir seyahat düşünüyorsanız kalın giyinmenizi
tavsiye ederim. Sınır kapısı başka bir âlem, adeta bir buzhane. Yolculuğunuzun
başında hastalanmak pek de hoş olmaz.
Meriç nehrini geçer geçmez 5m ara ile Türk ve Yunan askerlerini görünce
duygulanmamaya imkan yok. Onlara bir selam çakarak, sınırdan çıkar çıkmaz Yunan
müzikleri eşliğinde yolumuza devam
ediyoruz. Sabahın ilk ışıkları ile Selanik’e varıyoruz. Unutmadan yol üstünde
giderken mola verdiğiniz yerde şahane Yunan böreklerinin mutlaka tadına bakın.
Sıcacık peynirli ve ıspanaklı olanları tam ağzınıza layık.
Selanik’te ilk durağımız Beyaz Kule (Kanuni Sultan Süleyman
döneminde yaptırılmış)oradan ver elini Selanik Kalesi, buraya çıktığınızda tüm
şehir ayaklarınızın altında. Şehir ufak fakat oldukça kolay gezilebilecek
şekilde konumlanmış. 1917’deki büyük yangında şehrin 4/3’ü yanmış olmasına
rağmen her şey günümüzde yerli yerinde gibi. 1997’de Avrupa kültür başkenti
seçilmeyi bile başarmış. Şehirde birbirine paralel 4 ana cadde var.
Apartmanların altında sık sık benzin istasyonları görürseniz şaşırmayın, canlı
bombanın üzerinde oturuyorlar sanki.
Tura geri dönersek burada görülmesi gereken şeylerden biri
Atatürk’ün evi. Pembeye boyalı üç katlı, oldukça mütevazı bir ev. Şuan
tadilatta olduğu için içini gezme fırsatımız olmadı ne yazık ki. Binalar
neo-klasik tarzda, sahil boyu uzanan kafeleri ve şirin caddeleri ile oldukça
sempatik bir şehir Selanik. Buarada bulunan klise ise Istanbul’daki Ayasofya
kadar önemli. Şehrin caddelerini gezdikçe kriz bizi mi yoksa Yunanlıları mı
vurmuş orası inanın tartışılır sürekli siesta halindeler ve tüm kafeler,
sokaklar oldukça kalabalık. Caddelerde dolaşırken bizim memlekette dinlediğimiz
melodilerin Yunancası çalınıyor, ellerde rakı yerine uzo'lar, dilediğince deniz
ürünü ve Ege Deniz’ini birde bu yakadan seyre dalmak gerçekten huzur verici.
Hiç yabancılık çekmeyeceğinize garanti verebilirim.
Otelimiz oldukça merkezi ve her yere yürüme mesafesinde idi.
Münferit tur yapacak olanlarda tercih edebilir ‘Astoria otel’i. Akşam her yer
gündüze nazaran daha da kalabalık, cadde boyu barlar, dışarı taşan insanlar,
müzik neşeniz hep yerinde dolaşıyorsunuz yol boyu. Gittiğimiz balık
restaurant’ını kesinlikle tavsiye ederim. “7 Seas”, dekorasyonu, mutfağı ve
sunumları ile tek kelimeyle harika. Yemekten çıkışta bir bara gitmek
istemeseniz dahi çalan müzikler ve ortam kanınızı kaynatmaya yetecek. Tur
programımız yoğun olduğundan dolayı bu güzel şehirde sadece 1 gün ve gece geçirebildik.
Baharda ilk fırsatta mutlaka yeniden ziyarete gideceğim. İnanın bana tadı
damağımda kaldı. Gece hayatı ise dedikleri kadar renkli.
30 Aralık sabahı erkenden otobüsümüzün hareketi ile bu kez
istikamet Atina. Selanik Atina arası yaklaşık 6 saat. Şansımıza turdaki herkes
o kadar iyi anlaştı ki Türk Yunan müzikleri eşliğinde şarkı söyleye söyleye
zamanın ve yolun nasıl geçtiğini anlamadan vardık Atina’ya.
Atina gerçekten daha şehre girdiğiniz anda hissedebileceğiniz
bir tarihe sahip. Roma’dan farklı değildi desem çok da abartmış olmam.
Tarihlerine çok iyi sahip çıkan ve onu turistik açıdan da iyi pazarlamayı bilen
şehirlerden. Tüm bu tarihi detaylı dolaşmadan önce karnımızı doyurmak için
Plaka’da mola verdik. Burası dar sokaklardan oluşan, etrafınızda sardunyalı
cumbalı evleri görebileceğiniz, minik dükkânlarla dolu, irili ufaklı taverna (restaurant)’ların
olduğu bir bölge. Menülerine bakarak zevkinize göre herhangi birinde yemek
yiyebilirsiniz. Sadece unutmayın ki porsiyonlar kocaman. Ana yemeği 2 kişi
paylaşabilirsiniz. İlla öner derseniz de Diogenes ve Psaras restaurantlar
güzel.
Yemekten sonraki durağımız Akrapolis müzesi. Burası 100
sütun yardımıyla ayakta duran, oldukça Avrupai bir müze. İçerisi gerçekten de Antik
Yunan tarihi ile dolu. Müzeyi gündüz gözü ile gezme şansınız olur ise
camlarından Akrapolis’i de görmeniz mümkün. Akrapolis’i ayrıca ziyaret eder
iseniz de tüm şehir burada ayaklarınızın altına seriliyor adeta. Buradaki en
önemli kalıntı Parthenon. Dünyanın en ünlü arkeolojik kalıntılarından birisi.
Akropolis denildiğinde akla ilk gelen tapınaktır. Akro ‘yüksek olan’, polis ise
‘şehir’ anlamlarını taşıyor Yunancada. Bu nedenle de şehrin yer yerinden
kafanızı kaldırdığınızda görmeniz mümkün. Müze girişi kişi başı 5 Euro,
Akropolis ise 12 Euro.
Syntagma Meydanı; Anayasa Meydanı anlamına gelmekte.
Buradaki en önemli yapı Parlamento binası. Askerlerin nöbet değişimine denk
gelirseniz izlemenizi öneririm. Ponponlu ayakkabıları ve pilili etekleri ile
oldukça ilgi çekiciler.
Kolonaki; Atina’nın gözde semtlerinden. Tasarım butikler,
ünlü markalar ve şık kafe ve restaurant’lar bu cadde boyunca sıralanmış.
Yanılmıyor isem "City Walk" adındaki pasajın içinde bulunan Pasaji kafe’de bu
bölgede. Yemek sunumları tek kelime ile harika, yemek yemeyecekseniz de bir
kahve ya da aperatif için mutlaka uğrayın derim.
Monastiraki; bu bölgenin ise en ünlü aktivitesi Pazar
günleri kurulan bit pazarları. Neredeyse aradığınız her şey burada bulmanız
mümkün.
Ermou; ise kaliteli giyim arayanlar için doğru bir adres
olabilir. Alan trafiğe kapalı olduğu için kendinizi alışverişe kaptırırsanız da
ezilme tehlikesi yok.
Kotzia Meydanında ise Panathenaic Stadyumunu görmeniz
mümkün. 1896’da ilk olimpiyat oyunlarına ev sahipliği yapmış.
Alışveriş ve caddeleri gezdikten sonra nasıl eğleneceğiz
kısmına gelirseniz akşamları tavernalarda genelde canlı Yunan müziği var. Bu
tarzda restaurant’lar genellikle Plaka bölgesinde, tercih size kalmış.
Yunanlıların en büyük eğlencesi sanırım tiyatro adım başı bir tiyatroya
rastlamanız mümkün. Bu arada strip/dans barlarda çok revaçta sanırım. Yunan
halkı erkekleri yaşadıkları krizin stresini burada atıyor olabilir.
Otelimize gelirsek yine oldukça merkezi Hilton oteli
bölgesinde bulunan Golden Age otel idi. Taksi ile Syntagma meydanına gitmenin
maliyeti 4 euro, isterseniz metro ile de gitmek mümkün. Tur ile gitti iseniz
Pire bölgesini de ziyaret edebilirsiniz. Biz bir akşam yemeğimizi bu güzel
liman kasabasında yemeği tercih ettik. Balıklar gerçekten taze, restaurantlar
sahil boyunda ama salaş, hizmet gerçekten alkışa layık, lezzet ve fiyatlar
konusunda yorum yapmama gerek yok sanrım. Yine söylüyorum İstanbul’da bu
lezzetler bize gerçekten pahalıya mal oluyor.
31 Aralık akşamı Plaka bölgesinde oranın en meşhur
tavernalarından birine gittik. Gece boyu Yunan halk dansları, dansöz, şarkıcı, sirtaki
şovlar derken sahne hiç boş kalmadı. Bizde bol bol yerel danslara ve sirtakiye
eşlik ettik. Öğretmeye çok meraklı oldukları için bizde seve seve bol uzo’lu ve
danslı 2013’e merhaba dedik.
Yılbaşının ertesi günü yine otobüsümüz ile dönüşe geçtik.
Tahmin edersiniz ki bu yol kısa sürmedi ama yol üzerinde Kavala ve Komotine (Gümülcine)’yide
görme fırsatını yakaladık. Gümülcine’de müslüman çok, 4 adet camii var.
Tabakhane camii, Tek Şerifeli Yeni Camii, 2. Abdülhamit’in yaptırdığı saat
kulesi, Cuma klisesi gibi farklı tarihi eserleri de bu ufak şehirde görmeniz
mümkün.
Dönüş yolumuzda Selanik’in yaklaşık 10 dk ötesinde Kalamaria
bölgesinde bir restaurant’a gittik. Öğleden sonra 3 civarı vardık buraya, denizin
üzerinde konumlanmış harika bir yer. İnanın turun başından beri en çok yemeği
bu restaurant’da yedim. Dur durak bilmeden yemek servis ediyorlar. Neler
yediğimizden biraz bahsedersem Buyurdi (güveçte beyaz peynir domates ve soğanı
sıcak servis edilmiş hali), Yunan salatası, patlıcan salata, kabak kızartma,
deniz ürünlerinden oluşan paella, patates kızartması, Bakalyaro (Mezgit tava),
kalamar kızartma ve karışık tatlı tabağı. Bu menünün bize maliyeti kişi başı içki dahil 20 Euro idi. Tavsiye ediyorum demeye gerek yok sanırım.
Megalo tur hafta sonları Selanik Kavala turları
düzenliyormuş. Bunlardan birine mutlaka katılarak güzel Selanik ve Kavala’yı
doyasıya gezmek istiyorum. Beni kan çekiyor anneannem'in anneannesinin memleketi Selanik olunca...Bahara doğru katılmak isteyen olur ise bekleriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder