Etiketler

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Dubrovnik, Karadağ & Bosna Hersek


5 kız vize almadan nereye gidelim diye düşünürken Dubrovnik’de karar kıldık. Gitmeden önce gerekli tüm araştırmaları yapıp 7 günün 7sini dolu dolu geçirebilmek için ufak yolculuk planımızı da yanımıza alarak havaalanına doğru yola koyulduk.

Dubrovnik havaalanına iniş yaptıktan sonra yaklaşık 30 dk’lık bir araba yolculuğunun ardından internette ‘Dubrovnik’ yazdığınızda karşınıza çıkan manzara gerçekten resimlerdekinin aynısı. Kuş bakışı oldukça gotik ve doğal taşların hakim olduğu bir renk uyumu. İlk aklımıza gelen buranın gece ışıklandırılınca ne hale geleceği oldu.  Eylül’ün ilk haftası olduğu için şehirde çılgın bir kalabalık yoktu. Çok bilinçli olmasa da oteli bölgenin en güzel yerinde seçmiş olmamız bizi mutlu etti. Lapad bölgesi gerçekten en iyi denize sahip yermiş. Birçok plajı gezdikten sonra sizinde bizimle aynı kanıda olacağınızdan eminim. Plajların adlarına aldanıp da ahh burası süper olabilir diye her birini gezmeye kalmayın. (Copacobbana plajı gibi)
Bu kısa girişin ardından biraz da şehri gezelim hep beraber;

Şehir tarihi açıdan ortaçağ boyunca ilk eczane, ilk yetimhane, ilk karantina hastanesi gibi Avrupa’nın ilklerine sahne olmuş bir yermiş. Otelden haritamızı alır almaz ilk durağımız Stari Grad (eski şehir) oldu. Tura başlamamızla birlikte Bokar, Minceta, St. Jean ve Revelin Burçları, Lovrijenac Kalesi, Şehir sur sistemi, Pile Kapısı ve Şehir Kapısı, Aziz Vlaho (Blaise) Heykeli, Onofrio Çeşmesi, Fransiskan Manastırı, St. Saviour Kilisesi, Stradun caddesi, Luza Meydanı, Orlando Sütunu, Saat Kulesi, Silahhane, Sponza Sarayı, Eski Liman, Dominikan Manastırı, Karantina-Lazareti, Hz. Meryem Göğe Yükseliş Katedrali, St. Blaise Kilisesi, Rektör Sarayı, Gundulic Meydanını görme sansını yakaladık. Çok uzun yolculuk gibi görünebilir ama her yer neredeyse birbiri ile yan yana olduğu için tüm tarihi yapıları 1 günde yürüyerek gezmeniz mümkün. Fotoğraf makinenizi yanınızdan ayırmayın bence. Merkezde gündüz keyifli vakit geçirip biraz soluklanalım, kahve, dondurma ya da yemek keyfi yapalım derseniz mutlaka zevkinize uygun bir kafe karşınıza çıkacaktır. Bu uzun turun ardından otele gidip bir duş alıp dinlendikten sonra ne yapalım diye sorarsanız geleceğiniz yer yine aynı merkez olacaktır. Bu kez de gece ışıklar altında merkezi dolaşmanın keyfine varabilirsiniz. Hemen her yerde canlı müzik var. Kafelerde, kiliselerde canlı konserler, gece yarısına kadar yürüdüğünüz her caddede hatta sokak arasında farklı bir melodi duymanız mümkün. Yemek için tercihiniz ana caddenin hemen bir paralelinde bulunan Alaçatı tarzı dar sokaklar olabilir. Böcek ve midyeler hem göze, hem mideye hem de cebinize hitap ediyor. İnanın bana İstanbul’da o böcekleri bu fiyata yemek mümkün değil. Gitmişken kolesterole takılıp yememezlik etmeyin. Bu arada house wine (ev yapımı şarap)’ları da fena sayılmaz. Şarap için bolca seçenek var. Biraz eğlence için ise ara sokaklarda bulunan ufak barları keşfe çıkın. Burada da kovadan kokteyl içmeyi unutmayın.

2. gün havanında güzelliğinden faydalanıp Elafiti Adaları Turu yapalım dedik. Otelden ya da Dubrovnik limanından tekne turu ayarlamanız mümkün. Kişi başı öğlen yemeği dahil 50 ve 80 euro arasında değişiyor fiyatlar. Öncelikle palmiye ağaçları ve büyüleyici doğası ile ünlü Koloçep adası, sonra Şipan Adasına gittik. Şipan adası tarihi açıdan diğer adalara nazaran daha zengin. Biz öğlen yemeğimizi kaptanın adada bulunan evinde yedik. Bizi deniz midyeleri, balık, evde pişirdikleri ekmeklerle ağırladılar. Yemeğin lezzetine renk katan bir başka aktivite ise kaptanın kendi akordiyonu ile ailecek söylediği şarkılardı. Son olarak da  ''Barış Adası” olarak bilinen Lopud'a gittik. Burada da özellikle adanın arkasında denize girmenizi tavsiye ederim. 

3. gün ise otelden hiç kıpırdamadan sahilin ve yeşil mavi denizin tadını çıkardık. Unutmadan küçük bir not; Biz Eylül ayında gittiğimizde deniz gerçekten bu güne kadar gördüğüm en güzel denizlerden biri idi, bir arkadaşlarım Haziran’da gitti ve aynı tadı alamadıklarını söylediler. Mevsime göre değişiyor olabilir. Sonra sen önerdin biz gittik memnun kalmadık demeyin diye yazıyorum bu ayrıntıyıJ Ha unutmadan görmeye değer bir başka manzara ise yeşil mavi sulara kızıl rengi ile boyun eğen güneş batışı. Ortalığı gerçekten görsel bir şölene çeviriyor. Bu renklere karşı kaç resim çektik  artık siz düşünün.

4. gün Dubrovnik’in tadına vardık yakınlarda nerelere gidelim derken  Karadağ (Monte negro) & Budva’ya doğru yol almak için aldık elimize haritaları ver elini araba kiralamaya. Arabayı Dubrovnik limanından kiralamak mümkün. Avis vs gibi bilindik birkaç firma mevcut. Karadağ yolu çok uzak değil, gözünüzde büyütmeyin ve mutlaka gidin derim. Herceg Novi sınır kapısı üzerinden Karadağ’a varabilirsiniz. Türk vatandaşlarına vize gerekmiyor. Çoğunlukla yol boyu deniz kenarından gidiyorsunuz. Dağların eteklerine serilmiş evler, Boka Kotorska, milli parklar, Venedik benzeri şehir meydanı, manastır ve kiliseleri, muhteşem doğası sizi içine çekecek. Kotor (merkez)’da yapacağınız şehir turunda Deniz Kapısı, Prens Sarayı, Napolyon Tiyatrosu, Silah Meydanı, Saat Kulesi ve Utanç Sütunu, aristokrat ailelerin yaptırdıkları Şehir Sarayları, Aziz Tryphon Katedrali, Karampana, Aziz Nikola ve Aziz Luka Kiliseleri panoramik olarak görebilirsiniz. Kotor’dan sonra Budva sahil kasabasına doğru yol aldık. Budva Venedik döneminde deniz ticareti ile zenginleşmiş bir kasaba. Uzun yıllardır var olan sur sistemi, dar sokakları, kiliseleri,  marinası, kafe ve restoranları ile bu ufak kasabanın tadı da bir başka diye düşünüyorum. Dubrovnik’den sadece Karadağ ve Budva’ya gidecek iseniz önce Budva sonra Kotor yapın derin. Belki gündüzden Budva’da denize girip serin serin Kotor’ı akşamüstüne doğru gezmek de güzel bir fikir olabilir. Biz Karadağ’dan Bosna Hersek’e devam etmek istediğimiz için ilk yolu tercih ettik.

Gelelim Bosna Hersek’e. İlk olarak Bosna Hersek’in Adriyatik’e açıldığı tek nokta olan Neum kentinden geçerek Neretva deltası üzerinden sınır noktası olan Metkovic’e ulaşarak Bosna-Hersek sınırına giriş yaptık. Tekrarlamaya gerek varmı bilmem ama yine vize yok, sadece pasaportunuza onay basıp sizi bekletmeden geçiriyorlar. Sınırdan geçtikten sonra ilk durağımız bir Osmanlı yerleşimi olan Poçitel köyü oldu. Poçitel’de Hacı Ali bin Musa (Şişman İbrahim Paşa) Camii, Türk Hamamı, Medreseyi göreceksiniz. Köyün hemen ardından asıl geliş nedenimiz olan Mostar köprüsüne doğru hareket ettik. Bosna Hersek’den geçerken hepimizi bir hüzün kapladı ve arabada bir sessizlik, binaların duvarları hala savaştan kalma halde delik deşik idi. Aslında planımız 1 gece burada kalıp ertesi günü dönmek olsa da hepimizi içine alan hüzün duygusu bizi bir an önce buradan geri dönmeye itti. Aslında farkına varmadan baya bir yol gelmiş olmamıza rağmen bütün yolu geri döndük.  Mostar köprüsünü anlatmadan geçmek istemem. Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayreddin tarafından 16 yy. inşa edilmiş olan köprü Bosna Hersek’de mutlaka görülmeye değer bir nokta. 1993 yılında savaş sırasında yıkılmış ve bir Türk firması tarafından yeniden ayağa dikilmiş. Tarihi bir yapıyı yeniden bizlere kazandırdıkları için ayrıca teşekkürler.

Bir sonraki gün ise ne yaptınız derseniz Hvar adasındaki eğlenceye doğru yol aldık. Adaya denizden ve karadan ulaşmak mümkün. Deniz yolu feribotları sadece belirli günlerde var, gitmek isterseniz planınızı ona göre yapmanızı öneririm. Adanın tüm detaylarını “Adriyatik’de Gizli Cennet – Hvar” yazımda okuyabilirsiniz.

Dubrovnik’te gezilecek kıyı köşe yerler, cafeler, arka sokak restaurantları vb her şeyden bahsettik alışverişi de atlamayalım. Aslına bakarsanız alınacak çok da bir şey yok. Buzdolabı süsü, çan, Dubrovnik resimli tuzluk, karabiberlik ve zeytinyağlığı da aldıktan sonra baya bir hatıra ürünü almış oluyorsunuz. Bunları şehir merkezinden hiç taşımayın derim. Hepsi çıkış yapacağınız havaalanında bol miktarda mevcut.
Bir ara Hırvatistan’a vize konulacak denildi, bu bir söylentide olabilir ama hazır fırsat varken gidip görün derim. Mayıs, Haziran ve Eylül aylarında tatil için keyifli bir rota olacaktır...






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...