İncecik bir kitaba
bukadar akıcı bir anlatım sığdırmak başarı olsa gerek.
Yaşadıkları
şehirden farklı bir yere taşınan insanlar beraberinde anılarını da götürürler. Uzaklaşmak, kendi başına kalmak ve herkesten
kaçmak için iyi bir bahanedir taşınmak ama
yabancı şehirde yaşarken anılara daha bir dört elle sarılır insan. Bazen
efkar yapar 2 kadehle, anar da anar...
Zamanla anılar şekil değiştirebilir, bazen
pozitifleşir bazen de içinden çıkılmaz bir hal alır.
Yazar der ki “Ben
kimseyi üzmek için yazmıyorum, sadece kendimi iyileştirmek için yazmaya
başladım, insan yazdıkça kendi içindeki kuyulara çekilebiliyor bilmeden, derine
indikçe siyahlaşıyor suları o kuyularında”.
“Nereye gidersen
git kendi hikayenle başbaşa kalırsın sonunda”
Alın okuyun
derim, kitabın fıyatı da çok uygun. Metroda, otobüste, serviste. İncecik, şıp
şak bir çırpıda okumalık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder