Etiketler

22 Eylül 2014 Pazartesi

Biz Burada İyiyiz “Barbaros Altuğ”

3 gencin çocukluktan gençliğe hikayesi...

İncecik bir kitaba bukadar akıcı bir anlatım sığdırmak başarı olsa gerek.

Yaşadıkları şehirden farklı bir yere taşınan insanlar beraberinde anılarını da götürürler.  Uzaklaşmak, kendi başına kalmak ve herkesten kaçmak için iyi bir bahanedir taşınmak ama  yabancı şehirde yaşarken anılara daha bir dört elle sarılır insan. Bazen efkar yapar 2 kadehle, anar da anar...
Zamanla anılar şekil değiştirebilir, bazen pozitifleşir bazen de içinden çıkılmaz bir hal alır.

Yazar der ki “Ben kimseyi üzmek için yazmıyorum, sadece kendimi iyileştirmek için yazmaya başladım, insan yazdıkça kendi içindeki kuyulara çekilebiliyor bilmeden, derine indikçe siyahlaşıyor suları o kuyularında”.

“Nereye gidersen git kendi hikayenle başbaşa kalırsın sonunda”

Alın okuyun derim, kitabın fıyatı da çok uygun. Metroda, otobüste, serviste. İncecik, şıp şak bir çırpıda okumalık. 

9 Eylül 2014 Salı

Batı Amerika'yı Keşfe Çıktık... Los Angles, San Diego, Las Vegas

Yıllardır hayalini kurduğum ve hedef listemde bulunan Batı Amerika seyehatini sonunda gerçekleştirebildim. Uçak biletlerimizi Ocak ayında alıp, otellerimizi Şubat ayında ayırttık, bu turu yapacaksanız aynı bizim yaptığımız gibi 3-4 ay öncesinden plan yapmanızı öneririm. Hayatımda ilk defa 7 ay öncesinden uzun bir tatil planı yapmış oldum böylece.

Otel ve araba kiralamak icin http://www.priceline.com/ ve http://www.expedia.com/ sitelerine bakmanızı tavsiye ederim, son dakika daha iyi fiyat yakaladığınızı düşünürseniz otelinizi değiştirme hakkınız 4 gün kalaya kadar devam ediyor. Haydi gelin birlikte çıkalım bu keyifli Batı Amerika yolculuğuna.
23 Temmuz öğlen Türk Havayolları ile IST- Los Angles uçağına bindik, 14 saat süren yolculuğumuzun ardından yine önceden  internet üzerinden ayarladığımız transferimiz bizi karşıladı ve otelimize kadar bıraktı. Şansımıza Başkan Obama’da LA ziyareti yaptığı için tahmin edersiniz ki otele varmamız biraz uzun sürdü. İnanılmaz güvenlik önlemleri ile aklınıza gelebilecek tüm kesişen yolları kapatmışlardı. Otele varır varmaz eşyaları bırakıp bir duş aldıktan sonra kendimizi dışarı attık. Bir arkadaşımızın önerisi sonucu LA’deki otel seçimimiz Ramada Plaza West Hollywood oldu. Oldukça temiz, merkezi  ve fazlası ile restaurant seçeneğinin bulunduğu bir lokasyondaydı. Biz bitap halde olduğumuzdan  hızlı birşeyler atıştırabilceğimiz et , salata servis eden bir cafeye gittik. Otele döner dönmez conciage ile birlikte LA’de geçireceğimiz günlerin planını yaptık. Türkiye Los Angles saat farkı 10 saat, uyku sorunum olur derseniz önceden önleminizi almanızda fayda var.   

1.Gün: Los Angles
Sabah otelde kahvaltı olmadığından hemen yanında bulunan Kitchen 7/24’e gittik, çılgın irilikte olan kahvaltı tabaklarından seçerek güne başladık. LA City tur sabah 08:30 gibi bizi otelimizden aldı ve tüm gün süren LA şehir turu için yola koyulduk. Bu tura mutlaka katılmanızı öneririm, araba kiralayarak ya da şehir içi ulaşım imkanları ile 1 günde LA’yi tam anlamı ile keşfetmenize pek imkan yok. Hollywood , Rodeo Drive, Beverly Hills, Down Town şehrin altını üstüne getirebiliyorsunuz. Ayrıca tur operatörünüz tüm gün tarihçesi ile birlikte size şehri , önemli binaları ve Beverly Hills’deki ünlülerin evlerini bir bir anlatıyor. Önceden hazırlıklı gidelim, kim nerede oturuyormuş bilelim derseniz ekteki linkten harita indirebilirsiniz.
http://goo.gl/FHB17
Tur Venice Beach ya da Santa Monica Beach (plaj)’tede mola veriyor, sizde kilometrelerce uzanan sahil şeridinin tadını çıkarıyorsunuz. Tur esnasında yanınızda mayo/bikini bulundurursanız okyanusta da yüzmedim demezsiniz. Benim favorim Santa Monica beach oldu. Öğlen yemegi molasında In n Out Burger'de yemek yiyin, buranın en meşhur fast food zinciri. 

Akşamüstü tur bitince otelinize gelip biraz dinlenin derim.  Akşam için ise tur boyunca gözünüze kestirdiginiz bölgelerden herhangi birindeki rest'a gitmeyi tercih edebilirsiniz. Biz en şaşalı caddelerinden olan Rodeo Drive' da karar kıldık ve  Mastros adlı ünlü et lokantasına gittik. (yemek zevkine güvendiğim bir arkadaşımın tavsiyesi idi) http://www.mastrosrestaurants.com/Locations/CA/31-Beverly-Hills-Main/Default.aspx Etler ve mekan şahane, benim gibi klimalı ortamlar sizi de bayıyor ise penthouse’unda rezervasyon yaptırmanızı öneririm. Porsiyonlar devasa siparis verirken dikkat etmek lazım. 80 oz yaklaşık 200 gr'a denk geliyor, biz 500 gr’lık Kansas Steak’i paylaştık yanına da ek olarak kuşkonmaz ve sote mantar sipariş verdik, ortaya bir de seafood tower isterseniz keyfinize diyecek yok, görsel bir şölen halinde servis ediliyor. Battı balık yan gider hesabı son olarak bir de chocolate butter cake'ide mideye indirdik ve mutlu mesut ayrıldık restaurant’tan.

Bu arada şehir turu sırasında downtown’uda görme şansınız oluyor. Walk of Fame’i görmeden geçmenize imkan yok. Ünlülerin isimlerinin yer aldığı kaldırım boyu yürüyüp resim çekmek çok keyifli. Oscar törenlerinin yapıldığı Dolby Tiyatrosu’da burada bulunuyor. Daha önce farklı şehirde Madam Tussaud  müzesi  (ünlülerin mumyalanmış, gerçeğe çok benzer halleri) gezmediyseniz orasıda tiyatronun bulunduğu caddede.  Tur esnasında hepsini gezmeye vakit bulamayacağınız için farklı bir gün 2-3 saatinizi ayırıp hakkını vererek görün bence.
2. Gün: Los Angles
Bugün istikamet Universal Studios , biletlerimizi yine LA city turdan satın aldık. (http://www.universalstudioshollywood.com/)

Uzun zamandır bu kadar eğlenip deşarj olmamıştık heralde, inanın bana yaşınız kaç olursa olsun içinizdeki çocuğu değil yeniden keşfetmek, zapt etmek icin zorlanacaksınız. Binmediğimiz bir alet, girmedigimiz bir delik kalmadı heralde. 3 D efeklerinin anlatıldığı alanda eşimle 500 kisinin önünde sahneye bile çıktık. Benim kolumu kestiler o da astronot olup uçtu.  Seaworld show'unda kuş gibi en öne oturduğumuz için iç çamaşırımıza kadar ıslanmak nedir deneyimlemiş olduk. Aklınızda bulunsun ya en öne oturmayın ya da bayanlar beyaz t-shirt ile gitmemeye özen gosterin, resimlerimiz gerçekten komik. Tüm bu showların, eğlence trenlerinin(vs) tadına varmak ve 1 günde Universal Studios'u tam anlamıyla gezmek istiyorsanız restaurant kısmı hariç geçerli olan öncelikli kart satın alarak (Front Line Pass) o deli sıraları beklemekten kurtulabilirsiniz, hemen girişteki gişede satılıyor. Film endüstrisinin can damarı olan bu şehirde bineceğiniz tren turu sayesinde sinemanın tüm hilelerini görerek, ünlü film ve dizilerin çekildiği yerleri gezmeniz mümkün. Şanslı iseniz canlı bir çekime de denk gelebilirsiniz.

Öğlen yemeği için Pink’s  iyi bir tercih, tüm ünlülerin favori hot dog mekanı, siz neden denemeyesiniz. Her bir stüdyo ziyaretinden sonra mağazalar var, kendinize hakim olmaya çalışın yoksa dönerken sadece bir bavulu Universal Studios’dan aldıklarınıza ayırmanız gerekebilir. Sevdiginiz her karakter mevcut, Betty Boo benim en favori karakterimdir, her ne kadar tutsamda kendimi ara sıra hakim olmakta zorlandım. Sizi Universal Studios’a bırakan otobüsler en geç 18:00’de tekrar almaya geliyor, kaçırmamaya bakın. Herzaman taksi ile dönme şansınız da var. Akşam yemeği için tercihimiz Ebaldi Restaurant oldu. İtalyan yemeği sevenler için bir seçenek olabilir. http://www.ebaldi.com

LA’de trend yemeğe gitmeden önce ünlü ve modern otellerin barlarına gitmek. Biz de bu trend’e uyduk ve ilk gün Roosevelt otelindeki Library barda, ikinci gün ise Peninsula Otel'deki The Club Bar'da kokteylerimizi keyifle yudumlayıp LA'in ve manzaranın çıkardık.  Öyle kendi  memleketimizdeki gibi şahane bir deniz manzarası hayal etmeyin tabii, yüksek farklı binalar da ayrı bir hava katıyor.

Jimmy Fallon hayranı iseniz LA’e gelmişken show’unu canlı seyredip seyirci olarak katılabilirsiniz. LA’e varmadan önce ekteki linkten rezervasyon yaptırabilirsiniz.

3.Gün San Diego:
Tatilimizin üçüncü gününde priceline web sitesi üzerinden kiraladığımız arabamızı Avis’ten alarak, koyulduk yollara. GPS’imizi kurup ver elini San Diego dedik. San Diego California’nın en güneyinde Meksika sınırında yer alan bir şehir. GPS’inizi doğru kurmazsanız gün sonunda kendinizi Meksika’da da bulabilirsiniz.
Günlerden Cumartesi idi, kiteboard yarışları olduğundan dolayı anayolda aynen bizim Boğaziçi köprüsü çılgınlığı, dur kalk ilerledik ve 5 saatin sonunda San Diego’ya vardık, aslında LA- SD arası 2 saat, yani gözünüz korkmasın.  Gitmeden bir arkadaşım üç favori bölge önermişti konaklamak için Del Mar, La Jolla ve Coronado Island. Biz oyumuzu Hilton Del Mar’dan yana kullandık. Ne de olsa Del Mar’da kalacağız düşüncesi ile denize girmek için La Jolla’yayı tercih ettik. Boylu boyunca bir plaj, sahilde oldukça güzel evler. İnanın bana San Diego’dan dönmek istemedim. Hava süper, herkes kendi aleminde, deniz, güneş, plaj, tam yazlık havasında. Yılın 12 ayını bu şekilde geçirdiğimi düşünemiyorum. İstanbul’daki stresi düşününce baya bir ömrümüz uzar dedim, tam emekli olunca git yerleş cinsinden. Listeye almadım değilJ Akşamları ise downtown oldukça hareketli, her yer kafe, bar ve restaurant. Canınız ne istiyorsa var anlayacağınız. Ben olsam oyumu Meksika mutfağından yana kullanırdım, tam sınırında olduğu için gerçek Meksika  lezzetlerini tadına varabilirsiniz. Gündüz plaj dışında ne yapalım derseniz San Diego Zoo ya da Sea World harika bir tercih olabilir. Her ikisi de oldukça büyük olduğundan gezmek için ayrı birer gün ayırmak mantıklı olacaktır.
4. Gün Las Vegas:

San Diego’nun ardından tam yol ileri Las Vegas. Şehre girişinizi hava karardıktan sonraya denk getirirseniz daha da etkileyici oluyor. Tüm o şaşalı otellerin aydınlığı ışık hüzmesi yaratıyor resmen ve Aman Tanrım ne şahane bir yere geldim diyorsunuz. Popüler anlamlarının hakkını veriyor “Günahlar ya da Casino’lar şehri” Vegas. SD – LV arası araba ile tam 5 saat sürüyor. Yolun ilk yarısı restaurant ve benzincilerle dolu fakat son 2.5 saatlik yarısında çöle giriş yaptığınızdan mide ve araç deponuzun dolu olduğundan emin olmalısınız. Bu arada yolda durup aa ne tatlı bir kirpi vs gibi özçekim ya da doğa çekimi yapmaya kalkmayın, ani yılan sokmaları öldürücü olabiliyormuş. Las Vegas’a araba ile gidiyoruz dediğimde sık ziyaret eden arkadaşlarımdan ilk duyduğum ikaz bu olmuştu. 
Las Vegas gerçekten 24 saat uyumayan şehir tanımının hakkını veriyor, her otelin giriş katı Casino ve giriş ücretsiz, hatta sorgusuz sualsiz. Bol bol para yatırın diye olayı oldukça basit tutmuşlar. Yüksek tutarda oynamak isteyenler için özel odalar da var, tercih sizin. Ben ve eşim çok kumar tutkunu olmadığımız için sabaha kadar oynayanları hayretle izlemedik değil ama o da farklı bir tutku tabii. Ne yapılır Vegas’ta derseniz valla 5 gün kalsanız sıkılmazsınız diyebilirim.
5. Gün Las Vegas:
Vegas’ta ilk günümüzdeki hedefimiz tabiki Strip’e 10 km uzaklıkta bulunan Premium outlet oldu, iyki de gitmişiz çünkü hem çok uygun hem de oldukça fazla markayı içinde barındıran bir yerdi.  Şehirdeki alışveriş merkezlerine para bayılmadan ilk durağınız burası olsun. Akşam bitap bir halde olsakda yine önceden bilet aldığımız “O” şov’a gittik. İnanın bana 2 saat nefes almadan seyrettim, Vegas’a her gittiğinizde farklı bir şov’a gitmenizi öneririm, şov’lar ucuz değil, özellikle “O” en pahalılarından biri ama son kuruşuna kadar değer. Sahnedekilerin insan olduğuna inanmak zor,  canlı bir Avatar filmi gibi, insanları yerde nadiren görüyorsunuz. Diğer popüler şovlar Cirque du Soleil içerikli  “K”, “La Reve”, “Mystere”.  Bunların dışında popüler sanatçıların konserleri oluyor, biz ordayken Celine Dion konseri vardı örneğin. David Caperfield’i canlı sahnede izlemek isterseniz o da mevcut.  Kararsız kaldım derseniz daha detaylı program bilgisi için linki inceleyebilirsiniz. http://www.ticketmaster.com/lasvegas
Akşam yemeğimizi o gün heryere aynı anda yetişmeye çalıştığımızdan “O” şov’un sergilendiği Bellagio otelinin büfesinde yedik.
6. Gün Las Vegas:
Sabah uyandığınızda ilk iş şöyle kalkıp camdan bir bakın, ben nereye geldim diye. Odanızı strip manzaralı aldı iseniz tüm dev oteller gözünüzün önüne seriliyor adeta. Kendinizi bir an önce dışarı atıp gezmeye hangisinden başlayacağınıza karar vermeniz yeterli. Vegas’ta konaklamak için uygun fiyatlı yer arayışı içindeyseniz Monte Carlo ya da MGM, orta fiyat skalası için Paris, Cosmopolitan ve Aria otel, çok lüks derseniz de önerilerim arasında Bellagio, Wynn ya da Encore Wynn bulunabilir. (sadece Wynn otellerinin Vegas Strip’den biraz uzak konumlandığı aklınızda bulunsun). Nerede kalırsanız kalın odanızı strip manzaralı almaya çalışın ve kendinize bir rota çizip ne zaman hangi oteli gezeceğinize karar verin. Neredeyse her otelin içinde alışveriş merkezi var. Özellikle lüks markalara doyacaksınız, sayamayacağınız kadar çok Louis Vuitton, Gucci, Prada ve Hermes mağazası görmeniz mümkün.
Paris Hotel

Bellagio Hotel


Otellerde kahvaltı dahil olmadığından strip’de ya da otellerin içinde bulunan cafelerde kahvaltı edebilirsiniz ya da size önerim kişi başı belirli bir para ödeyip beğendiğiniz otelin açık büfe kahvaltısına gidin. Wynn ve Aria’nın açık büfesi oldukça göz doyurucu, otel müşterisi olmasanız da dışardan giriş yapmanız mümkün.  Amerikalılar gibi şöyle hem gözünüze hem de midenize hitap eden doyurucu bir kahvaltı edin. Büfeler oldukça tatmin edici, yemek komasına girmeyin yeterJ Kahvaltı tıka basa yenildiği için öğlenleri hafif geçirip akşam ünlü şef restaurantlarına gidebilirsiniz. Bu akşam bir telaş halinde olmadığımızdan tercihimiz Paris Otel’in içindeki Gordon Ramsay restaurant oldu. http://www.parislasvegas.com/restaurants/gordon-ramsay-steak.html
Sunumlar harika, özellikle rib eye oldukça doyurucu, yanına ek olarak ızgara mantar, sote ıspanak ve tereyağlı patates söylemenizi tavsiye ederim. Hepsi  birbirinden lezziz. İlla şarap içmek istemezseniz harika bira seçenekleri de mevcut.



7. Gün Las Vegas:
Gün içinde otel ve alışveriş merkezi gezmeye devam.  Büyük ve en meşhur otelleri gezmeyi akşamlara bırakın, ışıklandırdıklarında daha da göz alıcı oluyorlar. Özellikle Bellagio’nun su show’unu “Fountains of Bellagio” mutlaka izleyin, ücretsizJ
Bu sabah güne açık büfe yerine kendi otelimizin içinde bulunan bir kafede daha hafif bir sandviç ve kahve ile başladık. Öğlen otel turumuz sırasında Ceasars Palace otelinin içinde Cheesecake Factory’e rastladık, Amerika’ya gelmişken cheesecake yemeden olmaz diyerek öncelikle yemeğimizi ardından oreo cheesecake ve kahvemizin tadına vardık.  Akşam ise Encore Wynn otelin içinde bulunan Frank Sinatra restaurant’ına gittik, hayatımda yediğim en iyi truf mantaralı makarnayı yedim, eşim kendi yediği somona da hayran kaldı. Ben sizin yerinizde olsam hazır bu kadar yol gelmişken özellikle akşam yemeklerinde kendime kıyak geçer ve şık restaurantlara giderdim, biz bu kararımızdan hiç pişman olmadık. Ne de olsa Istanbul'da hergünümüz ünlü şef restaurantlarında geçmiyor. Çıkışında da belki kumarhanede şansınızı denersiniz, ya tutarsa değil miJ

Farklı önerebileceğim restrauntlar ekte yer alıyor.
Bellagio otelinin içinde bulunan Fransiz Restaurantı:  http://www.lecirque.com/index  Herşeyden biraz biraz tatmak isterseniz tasting menü iyi br seçim olabilir.

Encore Wynn otelinin içindebulunan Çin Restaurantı: http://www.wynnlasvegas.com/Restaurants/CasualDining/Wazuzu

Bellagio’nun içinde bulunan İtalyan: Olivies https://www.bellagio.com/files/restaurants/menu-olives-dinner.pdf

Magianno's da harika bir İtalyan restaurant'ı. Wynn otelin yakınındaki alışveriş merkezinin içinde bulunuyor. Yemek porsiyonları dev ve tam layığı ile güzel bir İtalyan.

Bunların dışında kalan seçenekler için otelinizin concierge’ına danışabilirsiniz ya da odanızda bulunan Las Vegas Rehberi dergisini inceleyebilirsiniz.

8. Gün Las Vegas:
Las Vegas’a kadar gelmişken Grand Canyon’u görmeden gelmem diyenler mutlaka kaldıkları otelin concierge’i ile konuşsunlar. Helikopter  ya da otobüs ile gitmek mümkün. Araba kiralayıp kendiniz de gidebilirsiniz, sanırım araç yolculuğu tek yön için 4 saat kadar sürüyor, helikopter ise  1saatte varıyor, helikopter turu kişi başı 500 dolar. Bütçenize göre karar sizin. Biz Temmuz ayında Vegas’da olduğumuz için sıcaklık gündüzleri 45 derece idi, o nedenle Grand Canyon turunu bir sonraki ziyaretimize bıraktık. Bugün ne yaptık derseniz kendi konakladığımız otelin havuzunda ½ gün kadar havuz keyfi yaptık. Ballagio ve Wynn otelin havuzları da oldukça keyifli görünüyordu.  Haftasonları birçok otelin havuzunda DJ eşliğinde yüksek volümlü ve oldukça samimi bir şekilde havuzda dans edebileceğiniz partiler oluyor. Girmeyi düşünüyorsanız günlerini önceden araştırın.

Buarada atlamadan Las Vegas’a kadar gelmişken mutlaka gece klubüne de gidin. Bellagio’nun içinde bulunan The Bank ve Encore’daki XS Club oldukça havalı ve eğlenceli yerler.  Bu arada striptiz klüp ve şovları da var, ilgi alanınız içinde ise listenize eklenebilir.

Filmlerde gördüğünüz nikah  çılgınlığını gerçekleştirmek isterseniz neredeyse büyük otellerin çoğunda evlilik odası var. “Wedding Chaphel” olarak geçiyor, hazır gelmişken bir delilik yapmak isterseniz diye atlamıyım dedim. Biz evli olmamıza rağmen aklımızdan geçmedi değil.

8. günün gecesinde atladık uçağa ve New York’a geçtik, dönüş yolumuz 9 saate inecek diye sevinmedim değil.

9. Gün New York:
Uçağımız sabahın köründe (07:00 civarı) New York’a vardı. Taksiye atladığımız gibi kendimizi Manhattan’a attık. New York’da eşimin çok yakın bir arkadaşının evinde kaldık. Ev konum itibariyle tam benlikti, 5th Avenue’nun üzerinde  ideal alışveriş çılgınlığı konsepitine uygunJ. Eşim çok da memun oldu diyemem ama tatilimizin dönüş rotası olarak New York’u şeçmemizin asıl nedeni onun üniversite arkadaşları ile bir araya gelmekti,  gündüzleri  genelde başbaşa akşamları ise kalabalık gruplar halinde New York’un tadını çıkardık 4 gün boyunca. New York Batı Amerika tarafına dahil olmadığından bu muhteşem şehre ayrı bir yazımda deyineceğim.

Sizlere Las Angles, San Diego ve Las Vegas’ı oldukça detaylı anlatmaya çalıştım. Umarım yazdıklarım herzamanki gibi cep rehberiniz olmaya devam eder. Sağlıkla kalın ve bu rotaya hayatınızın bir bölümünde mutlaka zaman ayırın.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...