Yıllardır
hayalini kurduğum ve hedef listemde bulunan Batı Amerika seyehatini sonunda
gerçekleştirebildim. Uçak biletlerimizi Ocak
ayında alıp, otellerimizi Şubat ayında ayırttık, bu turu yapacaksanız aynı bizim yaptığımız gibi 3-4 ay öncesinden plan yapmanızı öneririm. Hayatımda ilk defa 7 ay öncesinden
uzun bir tatil planı yapmış oldum böylece.
Otel ve araba
kiralamak icin http://www.priceline.com/
ve http://www.expedia.com/ sitelerine bakmanızı tavsiye ederim, son dakika
daha iyi fiyat yakaladığınızı düşünürseniz
otelinizi değiştirme hakkınız 4 gün kalaya kadar devam ediyor. Haydi
gelin birlikte çıkalım bu keyifli Batı Amerika yolculuğuna.

23 Temmuz öğlen Türk Havayolları ile IST- Los Angles uçağına bindik, 14 saat süren
yolculuğumuzun ardından yine önceden internet üzerinden ayarladığımız transferimiz bizi karşıladı ve otelimize
kadar bıraktı. Şansımıza Başkan Obama’da LA ziyareti yaptığı için tahmin
edersiniz ki otele varmamız biraz uzun sürdü. İnanılmaz güvenlik önlemleri ile
aklınıza gelebilecek tüm kesişen yolları kapatmışlardı. Otele varır varmaz
eşyaları bırakıp bir duş aldıktan sonra kendimizi dışarı attık. Bir
arkadaşımızın önerisi sonucu LA’deki otel seçimimiz Ramada Plaza West Hollywood
oldu. Oldukça temiz, merkezi ve fazlası
ile restaurant seçeneğinin bulunduğu bir lokasyondaydı. Biz bitap halde
olduğumuzdan hızlı birşeyler atıştırabilceğimiz
et , salata servis eden bir cafeye gittik. Otele döner dönmez conciage ile
birlikte LA’de geçireceğimiz günlerin planını yaptık. Türkiye Los Angles saat
farkı 10 saat, uyku sorunum olur derseniz önceden önleminizi almanızda fayda
var.
1.Gün: Los Angles
Sabah otelde kahvaltı olmadığından hemen yanında bulunan Kitchen 7/24’e gittik, çılgın irilikte olan kahvaltı tabaklarından seçerek güne başladık.
LA City tur sabah 08:30 gibi bizi otelimizden aldı ve tüm gün süren LA şehir turu için
yola koyulduk. Bu tura mutlaka katılmanızı öneririm, araba kiralayarak ya da şehir
içi ulaşım imkanları ile 1 günde LA’yi tam anlamı ile keşfetmenize pek imkan
yok. Hollywood , Rodeo Drive, Beverly
Hills, Down Town şehrin altını üstüne getirebiliyorsunuz. Ayrıca tur operatörünüz
tüm gün tarihçesi ile birlikte size şehri , önemli binaları ve Beverly Hills’deki
ünlülerin evlerini bir bir anlatıyor. Önceden hazırlıklı gidelim, kim nerede
oturuyormuş bilelim derseniz ekteki linkten harita indirebilirsiniz. http://goo.gl/FHB17
Tur Venice Beach
ya da Santa Monica Beach (plaj)’tede mola veriyor, sizde kilometrelerce uzanan
sahil şeridinin tadını çıkarıyorsunuz. Tur esnasında yanınızda mayo/bikini
bulundurursanız okyanusta da yüzmedim demezsiniz. Benim favorim Santa Monica
beach oldu. Öğlen yemegi molasında In n Out Burger'de yemek yiyin, buranın en
meşhur fast food zinciri.

Akşamüstü tur bitince otelinize gelip biraz dinlenin
derim. Akşam için ise tur boyunca
gözünüze kestirdiginiz bölgelerden herhangi birindeki rest'a gitmeyi tercih
edebilirsiniz. Biz en şaşalı caddelerinden olan Rodeo Drive' da karar kıldık
ve Mastros adlı ünlü et lokantasına
gittik. (yemek zevkine güvendiğim bir arkadaşımın tavsiyesi idi) http://www.mastrosrestaurants.com/Locations/CA/31-Beverly-Hills-Main/Default.aspx Etler ve mekan
şahane, benim gibi klimalı ortamlar sizi de bayıyor ise penthouse’unda
rezervasyon yaptırmanızı öneririm. Porsiyonlar devasa siparis verirken dikkat
etmek lazım. 80 oz yaklaşık 200 gr'a denk geliyor, biz 500 gr’lık Kansas
Steak’i paylaştık yanına da ek olarak kuşkonmaz ve sote mantar sipariş verdik, ortaya
bir de seafood tower isterseniz keyfinize diyecek yok, görsel bir şölen halinde
servis ediliyor. Battı balık yan gider hesabı son olarak bir de chocolate butter
cake'ide mideye indirdik ve mutlu mesut ayrıldık restaurant’tan.
Bu arada şehir
turu sırasında downtown’uda görme şansınız oluyor. Walk of Fame’i görmeden
geçmenize imkan yok. Ünlülerin isimlerinin yer aldığı kaldırım boyu yürüyüp
resim çekmek çok keyifli. Oscar törenlerinin yapıldığı Dolby Tiyatrosu’da
burada bulunuyor. Daha önce farklı şehirde Madam Tussaud müzesi
(ünlülerin mumyalanmış, gerçeğe çok benzer halleri) gezmediyseniz
orasıda tiyatronun bulunduğu caddede.
Tur esnasında hepsini gezmeye vakit bulamayacağınız için farklı bir gün 2-3
saatinizi ayırıp hakkını vererek görün bence.
2. Gün: Los Angles

Uzun zamandır bu
kadar eğlenip deşarj olmamıştık heralde, inanın bana yaşınız kaç olursa olsun içinizdeki
çocuğu değil yeniden keşfetmek, zapt etmek icin zorlanacaksınız. Binmediğimiz bir alet, girmedigimiz bir delik kalmadı heralde. 3 D efeklerinin anlatıldığı
alanda eşimle 500 kisinin önünde sahneye bile çıktık. Benim kolumu kestiler o da
astronot olup uçtu. Seaworld show'unda
kuş gibi en öne oturduğumuz için iç çamaşırımıza kadar ıslanmak nedir
deneyimlemiş olduk. Aklınızda bulunsun ya en öne oturmayın ya da bayanlar beyaz t-shirt
ile gitmemeye özen gosterin, resimlerimiz gerçekten komik. Tüm bu showların, eğlence
trenlerinin(vs) tadına varmak ve 1 günde Universal Studios'u tam anlamıyla
gezmek istiyorsanız restaurant kısmı hariç geçerli olan öncelikli kart satın
alarak (Front Line Pass) o deli sıraları beklemekten kurtulabilirsiniz, hemen
girişteki gişede satılıyor. Film endüstrisinin can damarı olan bu şehirde
bineceğiniz tren turu sayesinde sinemanın tüm hilelerini görerek, ünlü film ve
dizilerin çekildiği yerleri gezmeniz mümkün. Şanslı iseniz canlı bir çekime de
denk gelebilirsiniz.
 |
|
Öğlen yemeği için
Pink’s iyi bir tercih, tüm ünlülerin
favori hot dog mekanı, siz neden denemeyesiniz. Her bir stüdyo ziyaretinden
sonra mağazalar var, kendinize hakim olmaya çalışın yoksa dönerken sadece bir
bavulu Universal Studios’dan aldıklarınıza ayırmanız gerekebilir. Sevdiginiz
her karakter mevcut, Betty Boo benim en favori karakterimdir, her ne kadar
tutsamda kendimi ara sıra hakim olmakta zorlandım. Sizi Universal Studios’a bırakan
otobüsler en geç 18:00’de tekrar almaya geliyor, kaçırmamaya bakın. Herzaman
taksi ile dönme şansınız da var. Akşam yemeği için tercihimiz Ebaldi Restaurant
oldu. İtalyan yemeği sevenler için bir seçenek olabilir. http://www.ebaldi.com
LA’de trend
yemeğe gitmeden önce ünlü ve modern otellerin barlarına gitmek. Biz de bu
trend’e uyduk ve ilk gün Roosevelt otelindeki Library barda, ikinci gün ise Peninsula Otel'deki The Club Bar'da kokteylerimizi keyifle yudumlayıp LA'in ve manzaranın çıkardık. Öyle kendi
memleketimizdeki gibi şahane bir deniz manzarası hayal etmeyin tabii,
yüksek farklı binalar da ayrı bir hava katıyor.
Jimmy Fallon
hayranı iseniz LA’e gelmişken show’unu canlı seyredip seyirci olarak
katılabilirsiniz. LA’e varmadan önce ekteki linkten rezervasyon
yaptırabilirsiniz.
3.Gün San Diego:
Tatilimizin
üçüncü gününde priceline web sitesi üzerinden kiraladığımız arabamızı Avis’ten
alarak, koyulduk yollara. GPS’imizi kurup ver elini San Diego dedik. San Diego
California’nın en güneyinde Meksika sınırında yer alan bir şehir. GPS’inizi
doğru kurmazsanız gün sonunda kendinizi Meksika’da da bulabilirsiniz.
Günlerden Cumartesi
idi, kiteboard yarışları olduğundan dolayı anayolda aynen bizim Boğaziçi köprüsü
çılgınlığı, dur kalk ilerledik ve 5 saatin sonunda San Diego’ya vardık, aslında
LA- SD arası 2 saat, yani gözünüz korkmasın. Gitmeden bir arkadaşım üç favori bölge
önermişti konaklamak için Del Mar, La Jolla ve Coronado Island. Biz oyumuzu
Hilton Del Mar’dan yana kullandık. Ne de olsa Del Mar’da kalacağız düşüncesi
ile denize girmek için La Jolla’yayı tercih ettik. Boylu boyunca bir plaj,
sahilde oldukça güzel evler. İnanın bana San Diego’dan dönmek istemedim. Hava
süper, herkes kendi aleminde, deniz, güneş, plaj, tam yazlık havasında. Yılın
12 ayını bu şekilde geçirdiğimi düşünemiyorum. İstanbul’daki stresi düşününce
baya bir ömrümüz uzar dedim, tam emekli olunca git yerleş cinsinden. Listeye
almadım değilJ Akşamları
ise downtown oldukça hareketli, her yer kafe, bar ve restaurant. Canınız ne
istiyorsa var anlayacağınız. Ben olsam oyumu Meksika mutfağından yana
kullanırdım, tam sınırında olduğu için gerçek Meksika lezzetlerini tadına varabilirsiniz. Gündüz
plaj dışında ne yapalım derseniz San Diego Zoo ya da Sea World harika bir
tercih olabilir. Her ikisi de oldukça büyük olduğundan gezmek için ayrı birer
gün ayırmak mantıklı olacaktır.
4. Gün Las Vegas:
San Diego’nun
ardından tam yol ileri Las Vegas. Şehre girişinizi hava karardıktan sonraya
denk getirirseniz daha da etkileyici oluyor. Tüm o şaşalı otellerin aydınlığı
ışık hüzmesi yaratıyor resmen ve Aman Tanrım ne şahane bir yere geldim
diyorsunuz. Popüler anlamlarının hakkını veriyor “Günahlar ya da Casino’lar
şehri” Vegas. SD – LV arası araba ile tam 5 saat sürüyor. Yolun ilk yarısı
restaurant ve benzincilerle dolu fakat son 2.5 saatlik yarısında çöle giriş
yaptığınızdan mide ve araç deponuzun dolu olduğundan emin olmalısınız. Bu arada
yolda durup aa ne tatlı bir kirpi vs gibi özçekim ya da doğa çekimi yapmaya
kalkmayın, ani yılan sokmaları öldürücü olabiliyormuş. Las Vegas’a araba ile
gidiyoruz dediğimde sık ziyaret eden arkadaşlarımdan ilk duyduğum ikaz bu
olmuştu.
Las Vegas
gerçekten 24 saat uyumayan şehir tanımının hakkını veriyor, her otelin giriş
katı Casino ve giriş ücretsiz, hatta sorgusuz sualsiz. Bol bol para yatırın
diye olayı oldukça basit tutmuşlar. Yüksek tutarda oynamak isteyenler için özel
odalar da var, tercih sizin. Ben ve eşim çok kumar tutkunu olmadığımız için
sabaha kadar oynayanları hayretle izlemedik değil ama o da farklı bir tutku
tabii. Ne yapılır Vegas’ta derseniz valla 5 gün kalsanız sıkılmazsınız
diyebilirim.
5. Gün Las Vegas:
Vegas’ta ilk
günümüzdeki hedefimiz tabiki Strip’e 10 km uzaklıkta bulunan Premium outlet
oldu, iyki de gitmişiz çünkü hem çok uygun hem de oldukça fazla markayı içinde
barındıran bir yerdi. Şehirdeki
alışveriş merkezlerine para bayılmadan ilk durağınız burası olsun. Akşam bitap
bir halde olsakda yine önceden bilet aldığımız “O” şov’a gittik. İnanın bana 2
saat nefes almadan seyrettim, Vegas’a her gittiğinizde farklı bir şov’a
gitmenizi öneririm, şov’lar ucuz değil, özellikle “O” en pahalılarından biri
ama son kuruşuna kadar değer. Sahnedekilerin insan olduğuna inanmak zor, canlı bir Avatar filmi gibi, insanları yerde
nadiren görüyorsunuz. Diğer popüler şovlar Cirque du Soleil içerikli “K”, “La Reve”, “Mystere”. Bunların dışında popüler sanatçıların konserleri
oluyor, biz ordayken Celine Dion konseri vardı örneğin. David Caperfield’i
canlı sahnede izlemek isterseniz o da mevcut.
Kararsız kaldım derseniz daha detaylı program bilgisi için linki
inceleyebilirsiniz. http://www.ticketmaster.com/lasvegas
Akşam yemeğimizi
o gün heryere aynı anda yetişmeye çalıştığımızdan “O” şov’un sergilendiği Bellagio
otelinin büfesinde yedik.
6. Gün Las Vegas:
Sabah
uyandığınızda ilk iş şöyle kalkıp camdan bir bakın, ben nereye geldim diye. Odanızı
strip manzaralı aldı iseniz tüm dev oteller gözünüzün önüne seriliyor adeta.
Kendinizi bir an önce dışarı atıp gezmeye hangisinden başlayacağınıza karar
vermeniz yeterli. Vegas’ta konaklamak için uygun fiyatlı yer arayışı
içindeyseniz Monte Carlo ya da MGM, orta fiyat skalası için Paris, Cosmopolitan
ve Aria otel, çok lüks derseniz de önerilerim arasında Bellagio, Wynn ya da Encore
Wynn bulunabilir. (sadece Wynn otellerinin Vegas Strip’den biraz uzak
konumlandığı aklınızda bulunsun). Nerede kalırsanız kalın odanızı strip
manzaralı almaya çalışın ve kendinize bir rota çizip ne zaman hangi oteli
gezeceğinize karar verin. Neredeyse her otelin içinde alışveriş merkezi var.
Özellikle lüks markalara doyacaksınız, sayamayacağınız kadar çok Louis Vuitton,
Gucci, Prada ve Hermes mağazası görmeniz mümkün.
 |
Paris Hotel |
 |
Bellagio Hotel |
Otellerde
kahvaltı dahil olmadığından strip’de ya da otellerin içinde bulunan cafelerde
kahvaltı edebilirsiniz ya da size önerim kişi başı belirli bir para ödeyip
beğendiğiniz otelin açık büfe kahvaltısına gidin. Wynn ve Aria’nın açık büfesi
oldukça göz doyurucu, otel müşterisi olmasanız da dışardan giriş yapmanız mümkün. Amerikalılar gibi şöyle hem gözünüze hem de
midenize hitap eden doyurucu bir kahvaltı edin. Büfeler oldukça tatmin edici,
yemek komasına girmeyin yeterJ Kahvaltı tıka basa yenildiği için öğlenleri hafif
geçirip akşam ünlü şef restaurantlarına gidebilirsiniz. Bu akşam bir telaş
halinde olmadığımızdan tercihimiz Paris Otel’in içindeki Gordon Ramsay restaurant oldu. http://www.parislasvegas.com/restaurants/gordon-ramsay-steak.html
Sunumlar
harika, özellikle rib eye oldukça doyurucu, yanına ek olarak ızgara mantar,
sote ıspanak ve tereyağlı patates söylemenizi tavsiye ederim. Hepsi birbirinden lezziz. İlla şarap içmek
istemezseniz harika bira seçenekleri de mevcut.
7. Gün Las Vegas:
Gün içinde
otel ve alışveriş merkezi gezmeye devam.
Büyük ve en meşhur otelleri gezmeyi akşamlara bırakın,
ışıklandırdıklarında daha da göz alıcı oluyorlar. Özellikle Bellagio’nun su
show’unu “Fountains of Bellagio” mutlaka izleyin, ücretsizJ
Bu sabah güne
açık büfe yerine kendi otelimizin içinde bulunan bir kafede daha hafif bir
sandviç ve kahve ile başladık. Öğlen otel turumuz sırasında Ceasars Palace otelinin
içinde Cheesecake Factory’e rastladık, Amerika’ya gelmişken cheesecake yemeden
olmaz diyerek öncelikle yemeğimizi ardından oreo cheesecake ve kahvemizin
tadına vardık. Akşam ise Encore Wynn
otelin içinde bulunan Frank Sinatra restaurant’ına gittik, hayatımda yediğim en
iyi truf mantaralı makarnayı yedim, eşim kendi yediği somona da hayran kaldı.
Ben sizin yerinizde olsam hazır bu kadar yol gelmişken özellikle akşam
yemeklerinde kendime kıyak geçer ve şık restaurantlara giderdim, biz bu kararımızdan hiç pişman olmadık. Ne de olsa Istanbul'da hergünümüz ünlü şef restaurantlarında geçmiyor. Çıkışında da belki
kumarhanede şansınızı denersiniz, ya tutarsa değil miJ
Farklı önerebileceğim restrauntlar ekte yer alıyor.
Bellagio otelinin
içinde bulunan Fransiz Restaurantı: http://www.lecirque.com/index Herşeyden
biraz biraz tatmak isterseniz tasting menü iyi br seçim olabilir.
Magianno's da harika bir İtalyan restaurant'ı. Wynn otelin yakınındaki alışveriş merkezinin içinde bulunuyor. Yemek porsiyonları dev ve tam layığı ile güzel bir İtalyan.
Bunların dışında
kalan seçenekler için otelinizin concierge’ına danışabilirsiniz ya da odanızda
bulunan Las Vegas Rehberi dergisini inceleyebilirsiniz.
8. Gün Las Vegas:
Las
Vegas’a kadar gelmişken Grand Canyon’u görmeden gelmem diyenler mutlaka
kaldıkları otelin concierge’i ile konuşsunlar. Helikopter ya da otobüs ile gitmek mümkün. Araba
kiralayıp kendiniz de gidebilirsiniz, sanırım araç yolculuğu tek yön için 4
saat kadar sürüyor, helikopter ise
1saatte varıyor, helikopter turu kişi başı 500 dolar. Bütçenize göre
karar sizin. Biz Temmuz ayında Vegas’da olduğumuz için sıcaklık gündüzleri 45
derece idi, o nedenle Grand Canyon turunu bir sonraki ziyaretimize bıraktık. Bugün
ne yaptık derseniz kendi konakladığımız otelin havuzunda ½ gün kadar havuz keyfi
yaptık. Ballagio ve Wynn otelin havuzları da oldukça keyifli görünüyordu. Haftasonları birçok otelin havuzunda DJ
eşliğinde yüksek volümlü ve oldukça samimi bir şekilde havuzda dans
edebileceğiniz partiler oluyor. Girmeyi düşünüyorsanız günlerini önceden
araştırın.
Buarada
atlamadan Las Vegas’a kadar gelmişken mutlaka gece klubüne de gidin.
Bellagio’nun içinde bulunan The Bank ve Encore’daki XS Club oldukça havalı ve
eğlenceli yerler. Bu arada striptiz klüp
ve şovları da var, ilgi alanınız içinde ise listenize eklenebilir.
Filmlerde
gördüğünüz nikah çılgınlığını
gerçekleştirmek isterseniz neredeyse büyük otellerin çoğunda evlilik odası var.
“Wedding Chaphel” olarak geçiyor, hazır gelmişken bir delilik yapmak isterseniz
diye atlamıyım dedim. Biz evli olmamıza rağmen aklımızdan geçmedi değil.
8. günün
gecesinde atladık uçağa ve New York’a geçtik, dönüş yolumuz 9 saate inecek
diye sevinmedim değil.
9. Gün New York:
Uçağımız sabahın
köründe (07:00 civarı) New York’a vardı. Taksiye atladığımız gibi
kendimizi Manhattan’a attık. New York’da eşimin çok yakın bir arkadaşının
evinde kaldık. Ev konum itibariyle tam benlikti, 5th Avenue’nun üzerinde ideal alışveriş çılgınlığı konsepitine uygunJ. Eşim çok da memun oldu diyemem ama tatilimizin
dönüş rotası olarak New York’u şeçmemizin asıl nedeni onun üniversite
arkadaşları ile bir araya gelmekti, gündüzleri
genelde başbaşa akşamları ise kalabalık
gruplar halinde New York’un tadını çıkardık 4 gün boyunca. New York Batı
Amerika tarafına dahil olmadığından bu muhteşem şehre ayrı bir yazımda
deyineceğim.
Sizlere Las
Angles, San Diego ve Las Vegas’ı oldukça detaylı anlatmaya çalıştım. Umarım
yazdıklarım herzamanki gibi cep rehberiniz olmaya devam eder. Sağlıkla kalın ve
bu rotaya hayatınızın bir bölümünde mutlaka zaman ayırın.