Etiketler

27 Mart 2013 Çarşamba

Hepimiz birer Yolcuyuz




Bir yol düşünün upuzun sanki hiç sonu gelmeyecek gibi. Etrafı yemyeşil ve  bahar dallarıyla örtülü. Hayata gözlerimizi açtığımızda  herşey sade, dingin ve huzurlu. O upuzun yol önümüzde, sadece gözlerimizi açıp koşar adımlarla ilerlememizi bekliyor.

İlk çığlığımızla bir sarsılma ve farkına varış ve sonrası hep bir savruluş.
Doğduğumuz ilk zaman ömür ve dünyadaki hayatımız hiç bitmeyecekmiş gibi. İlk 20 yıl bir telaş, büyüme ve öğrenme hevesi ile yanar tutuşuruz. Kim yaşımızı sorsa bir iki yaş fazladan söyleriz, büyümek olgun olmak önemlidir o yaşlarda, ne zaman ki otuza geliriz işte o bir dönüm noktasıdır. 30’lar en harika yıllardır; insanın kendinin farkına vardığı, hayata emin adımlarla yaklaştığı hatta daha sıkı sıkıya sarıldığı yaşlar. 20’lerde olduğu kadar kara değildir gözümüz, bir çılgınlık yapacakken iki kere düşünür hale geliriz. Nedendir bilinmez ama ya hayat bizi yormaya başlar ya da gerçekler. Hayatımızda ve etrafımızda verdiğimiz kayıplar yüzümüze tokat gibi çarpar zaman zaman. Her koşulda dimdik ayakta durmanın zorluğu ve ne olursa olsun ailen, arkadaşların yanında dahi olsa birçok şeyin üstesinden yine kişinin kendisinin gelebileceği gerçeği.

Elinizde bir buz kalıbı olduğu düşünün her bir darbede, zorlukta biraz daha eridiğini ve siz ne yaparsanız yapın buna engel olamadığınızı. Ömürde aynı bu buz kalıbı gibi iyi de olsa, zor da olsa bir şekilde yaşanıldığı ve yavaş yavaş sonun yaklaştığı.

Bize bahşedilen kıymetli bir kavram var o da ZAMAN. Onu iyi ya da kötü, değerli ya da değersiz geçirmek tamamen bizim elimizde. Hergün yepyeni bir başlangıç ve temiz bir sayfa demek. Madem hepimiz birer yolcuyuz bu hayatta varsın bu yolculuk en güzeli olsun. Sizin kendiniz için yarattığınız hikayenin en güzeli. 
Zengin, fakir, mevki sahibi, evli, bekar, güzel, çirkin demeden elimizdeki kıymetli hazineyi yani zamanı en iyi şekilde değerlendirme seçimi bizde... 

Ömür dediğin üç gündür,
Dün geldi geçti, Yarın meçhuldür,
O halde ömür dediğin bir gündür,
O da bu gündür!!!
Hepinize iyi yolculuklar…

26 Mart 2013 Salı

Delicatessen



Sözlük anlamıyla iyi  ve lezziz yemek . İlk şubesi 2007 yılında İstinye Park Mudo’nun içerisinde açıldı. 2010 yılından beri de Nişantaşının son 3 yıldır yeni trendi haline gelen Mim Kemal Öke caddesinde yer alıyor.

İçeriye girdiğinizde solunuzda duran şarküteri barı, ekmekler satışa sunulan zeytinyağ şişeleri ile  modern bir organik pazar. Birçok anlamda café kavramına farklılık getiren bir yer. Dış bölümde yaklaşık 8-9 masası var, illa da dışarda oturmak istiyorsanız prime time’lardan biraz önce café’de yerinizi almış olmanız gerekiyor.
Şöyle ağzınıza layık bir şarap peynir keyfi yapmak istiyorsanız doğru adrestesiniz. 2000 şiselik zengin şarap kavına sahip bu mekanda sarküteri dolabından seçeceğiniz peynir ve etleriniz şarabınıza eşlik etmek için hazır bekliyor.




   İç kısım iki kattan oluşuyor, kalabalık arkadaş grubu ile gidiyorsanız aşağı kata oturarak bol bol yayılabilirsiniz. Yukarı kat biraz daha popüler ve göz önünde olmak isteyenler için. Mekanda herşey oldukça sade , dekorasyonu ise huzurlu ve dinlendirici.
 Mekan aynı zamanda özel ya da butik davetleriniz için catering hizmeti de veriyor. Menüyü mekanın sahibine danışarak hazırlamak mümkün. Siyah tahtalarına günün, haftanın menüsü ve şarap önerileri yazmayı ihmal etmiyorlar. Mevsimine göre yeni tatlara rastlayabilirsiniz. Günümüzde herşeyden çabuk sıkılan bizler için birebir bir mekan diye düşünüyorum. Menüye sıkışıp kalmadan her uğradığınızda sizi farklı lezzet sürprizlarinin bekliyor olması heyecan verici. Tatlılarını ve özel kokteyl’lerini mutlaka deneyin derim. Pazar brunch’ları için de ideal.
 
Sağlıklı ve huzurlu bir yaşam için  iyi, kaliteli yemek ve tadıma layık şaraplar. En kısa bu şekilde açıklayabilirim düşüncelerimi Delicatessen ile ilgili.

Adres: Şişli, Mim Kemal Öke Cd No:19, İstanbul - Avrupa
Tel: 0212-225 0604

25 Mart 2013 Pazartesi

Mykanos



Eğlence, parti ve sürekli hareket. Hepsini aynı yerde bulabileceğiniz bir ada mı arıyorsunuz? 
Doğru adres Mykanos...

 Yunan adaları içinde en çılgın eğlenceye sahip olan Mykanos en az bir kere görülmeye değer. Istanbul’dan Atlas Jet’in uçuşu var. Bodrum’a gitmek yerine aynı süre içinde Mykanos’a ulaşabilirsiniz. Uçakla gitmem derseniz de Bodrum’dan Kos’a Kos’dan Santorini'ye oradan da Mykanos’a geçmek mümkün. Feribot programı her yıl değiştiği için farklı rotalardan ve adalardan da ulaşım mümkün. Ben genelde http://www.ferries.gr/sitesinden bilet almayı tercih ediyorum. Yaz dönemi feribot programı Nisan ayı başında belli oluyor. Feribot içerisindeki oturma alanları  bizim İstanbul Bandırma feribotu mantığında. Sadece bazı adalar arası mesafeler uzun olabileceği için yataklı kabinler ve teras alanında oturma imkanı da var. Tercihinize ve bütçenize uygun olarak seçim yapabilirsiniz.




Mykanos uçaktan bakıldığında kurak görülsede adanın olayı bence tamamen eğlence. İnanın Yunanlılar pazarlama konusunda o kadar başarılı ki bu ufacık adayı bile harika bir parti alanına çevirmişler. Merkeze geldiğinizde beyaz badanalı ara sokakları, mavi pencereleri gördüğünüzde etkilenmemeniz mümkün değil. Kata Milli diye adlandırılan yel değirmenlerinin bulunduğu bölge manzarası ise tam fotoğraflık, hele de güneş batarken.

Mayıs-Eylül arası adanın en yoğun olduğu dönem. Zaten denize gireyim dinleneyim öyle merkezde oturup güneşi batırayım hayali ile gidilecek bir ada değil. Mykanos tatili planlamadan önce 3 gün boyunca erkenden yatıp uyku ve enerji depolayarak, 1 hatta 2 hafta alkole ara verildikten sonra gidilesi bir ada. Kendinizi en dingin plajında bile elinizde bir kadehle parti halinde bulabilirsiniz. Adadaki enerji o kadar yüksek ki inanın insanın aklına uyku gelmiyor bile. Plajlar Çeşme’deki gibi 1’den sonra yavaş yavaş dolmaya başlıyor. Genelde en erken yatış saati sabaha karşı 4 civarı olduğundan güne başlangıçta öğleden sonrayı buluyor.

Plajlar adanın etrafına yayılmış durumda, neredeyse her biri farklı bir bölgede. En akıllıcası araba kiralamak aslında, hele ki grubunuzun içerisinde içmeyip araba kullanan bir arkdaşınız varsa tatil boyu kral insan. Akşamüstü 6 civarında plajda parti başlıyor, herkes masaların üzerinde cılgınca eğleniyor. Daha çok gay’lerin tercih ettiği bir ada olmasından dolayı mı bilmiyorum ama kimse kimsenin umranda değil, insanların tek düşündüğü deşarj olmak ve kafa dağıtmak. Plajlar içinde en meşur olanı Psarou Beach. Namos restaurant bu plajın içinde yer alıyor. İnce ve dar bir plaj olmasına rağmen herkes bir saaten sonra üst üste eğleniyor. Paradise, Kalo Livadi, Agrari, Elia, Kahlua diğer gidilebilecek plajlar arasında. Bir de Super Paradise beach var orası daha çok çıplaklar plajı. Bol bol çıplak ya da farklı mayo tercihli erkekler görebilirsiniz. Bu plajlar arasında en sakin olanı adanın en sonunda bulunan Elia idi sanırım. 

Restaurant ve bar seçeneklerinin çoğu merkezde toplandığından konaklama için doğru adresin yine merkez olduğunu düşünüyorum. Arabanızı yeldeğirmenlerinin hemen arkasında bulunan büyük otopark alanına park etme şansınız var. Bu arada araba kiralarsanız bütün adayı dolaşıp bitirmeniz tüm müzeler vs dahil yarım gününüzü almıyor. Merkezdeki Belverede Villas konaklamak için iyi bir tercih olabilir.
 
Gelelim nerede yenilir içilir ve eğlenilir kısmına. Ama tüm bu aktivitelerden önce kokteyl eşliğinde güneşi batırmak gerekir. Merkezde Caprise 5 kişilik bir teras alanı, erkenden giderseniz belki yer bulabilirsiniz. Farklı seçenek olarak Kastro , Aqua Taverna, Semeli, Gallerakide keyifle gün batımı seyredilecek yerler arasında. Merkezde ara sokaklar farklı restaurant seçenekleri ile dolu. Deniz ürünleri ve uzonun tadını çıkartmak için birebir, hem de Çeşme ve Bodrum’da yiyeceğiniz yemeğin yarı fiyatına. Sea Satin restaurant kaliteli ve güzel bir manzaraya sahip fakat diğerlerine göre biraz daha tuzlu olabilir. 

Yemeğin ardından hiç gece çıkasım yok diyenlerin bile kendini alamadığı barlar sokağında mutlaka bir yürüyüş yapın. Dar sokaklar içinde yer alan barların çoğu iyi müzik yapıyor. Gecenin belli bir saatinden sonra alkolünde etkisiyle farklı görüntülere rast gelebilirsiniz uyarmadı demeyin. Yine de eğlencenize engel oluşturabilecek hiçbir ortam yok. Herkes kendi halinde ve tercihi ile eğlencesine devam ediyor. İlla dragqueen show seyredeyim derseniz Pierros’a bir göz atın derim. Yook ben okadar bar dolaştım hala dans edesim var derseniz de sabahın ilk ışıklarına kadar  açık olan Cavo Paradiso ya da Space'e uğrayabilirsiniz.

Buarada araba kiralamayıp her yere taksiyle giderim demek de mümkün ama adada toplam 20-25 civarı taksi var. Çok da mantıklı olmuyor. Merkezde konaklayıp akşamlarıda orada takılacaksanız gündüz plaja otobülerle gitme imkanınız da var.


Adaya geldik, yedik içtik eğlendik ama hiç tarih göremedik diyenler olabilir. Ege Denizcilik müzesi, Mykanos arkeoloji müzesi, Tarım ve Folklor müzeleri mevcut, merak edenlere duyurulur. Ana Mera kasabasında ise Tourliani Manastrı var. Dediğim gibi araba kiralarsanız her yeri yarım günde dolaşabiliyorsunuz.

Adaya çift olarak gitmek yerine kalabalık arkadaş grupları ile gitmek daha eğlenceli olabilir. 


Bu yaz Bodrum ve Çeşme'den farklı biryerde partilemek isteyenlerin tercihi Mykanos olabilir mi ne dersiniz?









21 Mart 2013 Perşembe

Bahar'a Merhaba



 Toparlanın, Yaz Geliyor…
Bahar dalları çoktan açtı, cemre düştü, günler uzamaya başladı. Kuşlar yuvalarına geri dönmek için yarış halinde kanat çırpıyorlar. 
Güneşin bizi karşıladığı sabahlar kapımızda. Evlerde bir bahar temizliği telaşı. Halılar kalksa mı, kaloriferler yavaş yavaş kısılsa, kışlık dolabımız yerini yazlıklara bıraksa.

Bahar ne güzel bir heyecandır, insanın içinde kıpırtı ve tarifsiz bir mutluluk yaratır.
Sezen Aksu’nun deyimiyle ben her bahar aşık olurum, taşar içimden ruhum, kalbimdeki acelenin peşinde kaybolurum. Aşkın illa bir insana olması gerekmez, çiçeğe, böceğe, yaprağın rengine, kuşlara, yeşilliğe kısaca baharın renklerine ve yaradanın tüm güzelliklerine aşık olunabilir.

Bahar bir koşturmadır ve tatlı bir telaştır. Daha çok hareket demektir. Spor salonları, sahildeki yürüyüş parkurları bu mevsim dolar taşar. Yaz gelmektedir, tatil heyecanı başlar herkeste. Gazetelerde diyet ve sağlıklı beslenme köşelerine daha çok yer ayrılır, farklı markaların tam tahıllı gevrek reklamları döner durur. Şabahları ofise gittiğimizde uçak biletlerinin ve otellerin yaz kampanyalarına kayıt yaptırılır. Sosyal ortamlarda sohbetler genellikle sen hangi diyeti uyguluyorsun, nereye spora gidiyorsun, Bodrum’da nerde kalalıma  dönüyorsa anlayın ki bahar geldi. Ohh be iyki de geldi, gözümüz yollarda kalmıştı…

16 Mart 2013 Cumartesi

"Kydonia", Kuruceşme

Bir deniz, iki yaka tek sofra...

Mübadele ile Girit ve diğer adalardan Ayvalık ve Alaçatı bölgelerine yerleşmiş Türklerin tarihi reçelerinden faydalanarak hazırlanan 70'e yakın meze... İnternet sitelerinde yazan bu cümleden yola çıkarak bizde uyandırdığı merak sonucu 6 arkadaş dün akşam Kydonia'daydık. Yine düştük Ege mezelerinin peşine...


Kydonia'ya Kuruçeşme'de Migros'un yan sokağından giriş yapıyorsunuz, solda 3 katlı binanın 2. katı.
Restraurant'dan içeriğe girdiğinizde sizi güzel bir boğaz manzarası karşılıyor. Sağ tarafınızda ışıl ışıl köprü tam karşınızda ise gelin gibi pırıl pırıl Kuleli Askeri Lisesi. Var mı böyle bir şehir demekten kendini alamıyor insan. Hepimizin ortak kanaati yazın bu mekanın çok in olacağı. Oldukça sade ve  sıcak döşenmiş beyaz rengin hakim olduğu ortamda kış olmasından dolayı sigara içilmiyor. Tam girişte bir zeytin ağacı var, içki içerken sigara tüttürmeden olmaz diyorsanız zeytin ağacını birkaç defa ziyaret etmek durumunda kalabilirsiniz.

Gelelim neler yediğimize. Mezeleri meze dolabından zevkinize göre seçerek sipariş ediyorsunuz.
 Gerçekten lezzetli ve farklı tatlar yeme imkanı bulduk.
Hardal otu, naneli fava, enginar kalbi, börülce, levrek marine, file bademli girit ezme peyniri,  somon pastırması, karışık ot tabağı, süzme yoğutlu caciki. Ara sıcak olarak da sıcak yatırma peyniri, istiridyeler içinde sunulan kaşarlı midye, ahtapot ızgara ve ızgara lor peyniri. Tabii genelde olduğu gibi bu mezeleri yiyince balığa yer kalmadı. Mezelerin lezzeti, çeşitliliği ve sunumu bize keyifli akşam geçirtmeye yetti.
Fiyatlara gelince uygun olduğunu söyleyemeyeceğim, yukarda saydığım meze ve ara sıcaklar (2'şer porsiyon olarak) 2 büyük rakı kişi başı 150 TL.
Yediklerimden aklımda kalanları yazmak artık bir klasik oldu. File bademli girit ezme peyniri,  somon pastırması ve istiridye içinde sunulan kaşarlı midyeleri sipariş etmenizi öneririm.

Bu arada mekan boşalmaya yakın yukardan gelen müzik sesi içmizde bir kıpırtı yarattı ve sırf meraktan çıkıp bakalım dedik. Sadece bakmakla kalamadık çünkü yukarda bizi açık hava teras ve yine aynı şahane manzara karşıladı, ee tabii müzik de güzel olunca bahaneye gerek kalmadı. Mekanın adı La Mancha. Bu yazın iki hit mekanı bence şimdiden belli.

Muallim Naci Cad. No:107 Kuruçeşme İstanbul
0212-257-11-31/32

Mimmmm



Sevgili arkadaşım Nazlı beni "http://ayvakompostosu.blogspot.com/" sitesinde mimlemiş. Bende bu güzel oyuna katılmak istedim. Sorular cezbedici ve insanı kendi ile ilgili düşünmeye itiyor. İşte benim cevaplarım...

Mim Nedir?: Blogger'lar birbirlerine soru sorup, cevapladıktan sonra başka kişileri mimleyerek oyuna dahil ediyorlar. Böylece zincir çoğalıyor...


1.su mu, ateş mi, güneş mi olurdun? Neden?

Güneş ve su arasında kaldım. Sudan asla vazgeçemem, beni inanılmaz rahatlatıyor ama güneş ve güneşli bir günde bir okadar keyif verici.  

2.taş olsan nerenin taşı olurdun?

Farklı ülkelerin taşı olmak isterdim. Dünya turu yaparken topladığım tüm o güzel taşlarıda beraberimde getirirdim.

3. neyin ve kimin karşısında, hangi durumlarda susarsın?

Haklının karşısında. Agresif ve çok yüksek sesli insanların karşısında susarım. 

4. kusur olsan nasıl bir "kusur" olurdun?

Kusur olsam sivilce kadar ufak bir kusur olmak isterdim. Belki başta can sıkar ama geçince de mutluluk yaratır. 

5. küfür olsan ne olurdun? kime savrulurdun?

Küfür olmayı hiç istemem. Ama bazı durumlarda insanın içinden geliyor:)

6. esir olsan neyin veya  kimin esiri olurdun/olmak isterdin?

Hayata dair çok fazla anıları olan birinin esiri olurdum. Hiç sıkılmadan onu dinlemek isterdim.

7. bir suç olsan  "nasıl" bir suç olurdun?

Şuç da olsa kendine güvenen ve arkasında durabileceğim bir suç olmak isterdim. Risk almak gerekirse sonuna kadar da giderdim.
  
8. topraktaki güç olsan o güçte ne yetiştirilirdi?
Huzur, sevgi ve güven

9. sayılmadığında ne hissedersin?

kalbim kırılır

10. bir "oyun" oynasan ne oynardın?

Scrabble, sürekli yeni kelimeler türetebildiğin, herkesin farklı anlamlar ve kelimler yükleyebildiği...

-----------------------------------------

aynı muhteşem sorular şimdi sıradakilere gitsin,
cevaplarınızı bekliyorum

5 Mart 2013 Salı

Köşebaşı Kebap


İlk keşif Levent Çamlık sokaktaki Köşebaşı ve ardından yıllar içinde şubelerinin sayısını arttıran başarılı kebap işletmesi. 
Takdir ettiğim yönü hangi şubesine giderseniz gidin aynı lezzeti yakalayabiliyor olmanız. Türkiye’deki damak zevkini dünyaya da taşıdıkları için onlarla gurur duyuyorum diyebilirim. Atina, Sao Paulo, Bahrain, Dubai, Amsterdam, Abu Dhabi atladığım ülkeler olabilir ama Türk kebap lezzetini ve kültürümüzü yurtdışında yayıyor ve tanıtıyor olmaları gerçekten takdir edilesi. Anadolu yakasında oturduğum için genellikle Dalyan’da köşkün içindeki restaurant idi tercihim.

2010 yılında Göztepe’ye açtıkları şubeleri ile daha da yakınıma gelmiş olmaları beni memnun etmedi değil. Özellikle bahar ve yaz aylarında bahçe kısmı çok keyifli. Yazın kebap yenmez ağar olur diyenlere inat kocaman bahçenin içinde keyifli lezzetleri ile konuklarını ağarlamaya devam ediyorlar. Söylenecek okadar çok meze var ki asla kebap yemem diyenler için bile farklı bir adres olabilir. İnanın o bahçe neredeyse her akşam dolu.

Bugüne kadar farklı ödüller almış restaurant’ın Zagat listesinde Dünyanın iyi restaurantları arasına girmişliği de var. Özellikle patlıcanlı kebabı ve kuşbaşından yapılan Ali Nazik’ini severek yiyorum. Kepekli balon ekmekleride sizi kebapçı hissinden baya uzalaştırıyor. Yerken suçluluk hisettmeden bir güzel tulum peyniri ve gavurdağ karışımını pidenize yerleştirerek ağzınıza layık bir tat yaratmak mümkün oluyor. Hatta biraz toros mezesinden de eklenebilir.

Şubelerin eve servisi de mevcut ama ben yine de keyifli meze ve kababın tadını rakı ile birlikte gidip yerinde yemeği tercih edenler arasındayım. İstanbul’da herkese yakın bir Köşebaşı olduğuna eminim. Kahve sunumları da çok otantik, mutlaka yemeğinizin ardından zevkinize göre bir kahve ikramı rica edin.

Istanbul’daki en iyi kebapçı olduğunu savunmuyorum ama kaliteli kebap için uygun bir adres. 

http://www.kosebasi.com.tr

Salomanje



Bu Salomanje ziyareti bence unutulmaz!!!

5 kız Nişantaşında buluşup güzel bir gün geçirelim dedik. Evden çıkarken günlük güneşlik olan havanın Nişantaşına adım atmamızla durmayan yağmur seline dönüşmesini hiç beklemiyorduk açıkcası. Önce biraz Cities’de oyalandık ama baktık olacak gibi değil Atiye sokaktaki Salomanje'ye gidip oturduk. Oturuş o oturuş öğlen 1 gibi oturduğumuz cafe’den kalktığımızda saat 21:00’e geliyordu sanırım. Ne zaman biraz azaldı sanki yağış, hadi kalkalım desek bize inat daha da hızlandı.
Ee hal böyle olunca menüde ne var ne yok denedik sanırım. Önce kadeh şaraplarımızın yanında servis edilen erik turşusu ile başlamak istiyorum. Mayhoş mayhoş ne de güzel yeniliyor anlatamam. Ardından başlangıçlar içerisindeki peynir tabağı, mücver, pazı dolması ve çıtır tavuk'u tercih ettik. Öğlen yemeğini atıştırmalıklarla geçiştirip akşam başka bir yere gitmekti planımız.
Arada çayımızı, kahvemizi, hatta belki üçüncü posta çaylarımızı da içtik. Masaya rastladığımız tüm arkadaşlarımızın uğraması günümüzü daha da  şenlikli hale getirdi. Akşama doğru bizi hala aynı masada gören pes doğrusu demekten kendini alamadı. Çay saatini de atlattıktan sonra baktık olacak gibi değil bizim planlar yatar, dedik madem akşam yemeğimizi de burada yiyelim. Bu kez de ızgara somon, kekikli tavuk ızgara, fettucini al pesto ve biftek tercih ettik. Herkes ortadaki lezzetlerden tattı. Aklında özel olarak ne kaldı derseniz mücver, pazı dolması ve erik turşusu.

Böylece bir rekora imza atarak 8 saat aynı sandalyenin üzerinde hoş sohbetle dolu unutulmaz bir gün geçirmiş olduk. Şimdi ne zaman biri bana Salomanje dese aklıma hep o  geçirdiğimiz deli dolu bol yağmurlu gün gelecek. 

Atiye sokak No:4/2 Teşvikiye/Şişli
0212-327-3577


1 Mart 2013 Cuma

Mutlu Olmak İsteyen Adam "Laurent Gounelle"



Bali’de tatil yaparken bir bilge ile tanışarak tüm hayatınızın gidişatını olumlu yönde değiştirmeye ne dersiniz? Altın anahtar sanki onun ellerindeymiş gibi tüm önerdiklerini uygulayarak bir maceraya atılmak ve düşlediğiniz hayata adım adım yaklaşmak...


Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer kitabının yazarından bir kişisel gelişim kitabı daha. Altı çizilecek bazı cümleler olduğu su götürmez bir gerçek ama ilk önce bu kitabı okumuş olsaydım Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer gibi sürükleyici bir romanı okuma şansını kaçırabilirdim. Bilmem yeterince üstü kapalı ifade edebildim mi kitapla ilgili hislerimi:) Yine de hoşuma giden bazı cümlelerin altını çizdim ve sizinle de paylaşmak istiyorum.


“Unutmayın ki inanılan şey gerçekliğimiz haline gelir.”


“İnançlarımız bizi gerçeği filtrelemeye, yani gördüklerimizi, işittiklerimizi ve hissettiklerimizi filtrelemeye yöneltir”


“Farkına varmadan herkes kendi gerçekliğini yaratıyor, ki bu da aslında herkesin kendi inançlarının meyvesi”


“İnsanlar kendi inançlarının kurbanı”


“Siz kendi yazgınızın hakimisiniz”


“Yalan söylemek zaten başlı başına kötüdür. Kişinin kendi içinde biriken bir enerji üretmesine benzer”


“Eğer hiçbirşeyden vazgeçemezseniz, seçmekten kaçınırsınız. Seçmekten kaçındığınızda, istediğiniz hayatı yaşamaktan kaçınmış olursunuz”


 “İnsanların yaşamlarında karşılaştıkları çoğu sorunun çözümünün sevgi olduğuna inanıyorum”


“Değerlerimizi ihlal eden eylemler gerçekleştirdiğimizde insan olarak gelişim gösteremeyiz, basitçe sağlıklı bile kalamayız”


 “Kimi zaman küçücük kararların yaşamımızın üzerinde inanılmaz sonuçları olur”


“Senin ne yapıp neyi yapamayacağını kimsenin söylemesine izin verme. Hayatını seçecek ve yaşayacak olan sensin”


Benim için en vurgulayıcı sözlerden biri sonuncusu. Evet belirli bir yaşa kadar evde ailelerimiz, okulda öğretmenlerimiz, hatta işte patronlarımız bize ne yapmamız gerektiğini söyler dururlar ve altı çizili kurallar çerçevesinde yaşamamız beklenir genelde. İnsanlar hayatlarımıza müdahele ettikleri sürece de kendi kararlarımızı vermemiz ve doğrularımızı bulmamız her seferinde daha da zorlaşır. Kendi isteklerimizden  ve hayata bakış açımızdan uzaklaşırız, işte kayboluş da orada başlar. Hiç değilse belirli bir yaşa geldikten ve hayata karşı biraz tecrübelendikten sonra kendimizle zaman geçirip gerçekten ne istediğimizi ve ne beklediğimizi düşünürsek geriye sadece uygulamak kalır. Tabii yukarda yazılı birçok sözde bahsettiği gibi olumlu düşüncelerle yön vermeliyiz hayat çizgimize.

Bazen bir bilge bazen de sadece kendi iç sesimiz bizi altın anahtara ulaştırır. Sonsuz mutluluğa ve yaşam boyu tatmine...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...